The measurements need to be precise.
- Ölçümler hassas olmalı.
The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner.
- Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.
What are the measures of time?
- Zamanın ölçüsü nedir?
There is a second way to define the Gabriel-Roiter measure which may be more intuitive.
- Gabriel Roiter ölçüsünü tanımlamak için daha sezgisel olabilen ikinci bir yol vardır.
What do you think Tom's waist size is?
- Tom'un bel ölçüsünün ne olduğunu düşünüyorsun?
Have you got smaller size?
- Daha küçük ölçün var mı?
He wears a 6 gauge earring.
- O bir 6 ölçü küpe takıyor.
Tom pretty much forgot about the meeting.
- Tom toplantıyı büyük ölçüde unuttu.
I've pretty much gotten over it.
- Onu büyük ölçüde aştım.
This tree measures three meters around.
- Bu ağacın etrafı üç metre ölçülür.
I have studied Psychology to some extent.
- Bir ölçüde Psikoloji öğrenimi yaptım.
To what extent can he be trusted?
- Ne ölçüde ona güvenilebilir?
That novel was widely read.
- O roman geniş ölçüde okundu.
Tea is widely grown in India.
- Çay geniş ölçüde Hindistan'da yetiştirilir.
Drinking excessive and extreme amounts of water can result in water intoxication, a potentially fatal condition.
- Suyu ölçüsüz ve aşırı miktarda içmek su zehirlenmesi ile sonuçlanabilir, potansiyel olarak ölümcül bir durum.
I would like to drastically decrease the amount of time it takes me to clean the house.
- Evi temizlemem için geçen zamanı büyük ölçüde azaltmak istiyorum.
This tree measures three meters around.
- Bu ağacın etrafı üç metre ölçülür.
What are the measures of time?
- Zamanın ölçüsü nedir?
Tom, stubborn as he was, refused to change to the sensible metric system, preferring to measure volume in hogsheads instead.
- Tom, inatçı olmasına rağmen, büyük fıçı ölçü birimi yerine, mantıklı olan metrik sistemi değiştirmeyi reddediyordu.
While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
- Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
Tom has joined a laughter club and his stress levels have decreased significantly.
- Tom bir kahkaha kulübüne katıldı ve onun stres seviyeleri önemli ölçüde düştü.
The test of democracy is freedom of criticism.
- Demokrasinin ölçüsü eleştiri özgürlüğüdür.
The carpenter is measuring the floor.
- Marangoz döşemeyi ölçüyor.
ׁWe're measuring the depth of the river.
- Biz nehrin derinliğini ölçüyoruz.
It seems the rural area will be developed on a large scale.
- Kırsal alan büyük ölçüde gelişecek gibi görünüyor.
Many European kitchens have scales because dry ingredients are measured by weight there, unlike in America, where they are measured by volume.
- Birçok Avrupa mutfakları orada kuru malzemeler tartıldığından dolayı bir teraziye sahiptir, Amerika'da tam tersine onlar hacimle ölçülmektedir.
I think that's highly unlikely.
- Sanırım o büyük ölçüde mümkün değil.
Mirabelles are equally delicious in a compote.
- Beyaz erik brendisi bir kompostoda eşit ölçüde lezzetlidir.
Every language is equally precious and valuable to its speakers.
- Her dil konuşanları için eşit ölçüde değerli ve kıymetlidir.
In grammar and vocabulary, some dialects differ significantly from the standard language.
- Dilbilgisinde ve kelime hazinesinde, bazı lehçeler standart dilden önemli ölçüde farklıdır
This factory uses an integrated manufacturing system standardized from parts on through to finished products.
- Bu fabrika parçalardan bitmiş ürünlere kadar ölçünlenmiş entegre üretim sistemi kullanmaktadır.