I have made a prize mistake.
- Bir ödül hatası yaptım.
She won first prize in the exhibition.
- İlk ödülünü sergide kazandı.
Nick is by no means satisfied with the reward.
- Nic hiçbir şekilde ödülden memnun değil.
Tom's efforts were rewarded.
- Tom'un çabaları ödüllendirildi.
They awarded her a gold metal for her achievement.
- Başarısı için onu altın madalyayla ödüllendirdiler.
Tom died three days before he was to receive the award.
- Tom ödülünü almadan üç gün önce öldü.
It's a very rewarding feeling.
- Bu çok ödüllendirici bir duygu.
Try rewarding yourself and not relying on others for reward.
- Kendinizi ödüllendirmeyi deneyin ve ödül için başkalarına güvenmeyi denemeyin.
Try rewarding yourself and not relying on others for reward.
- Kendinizi ödüllendirmeyi deneyin ve ödül için başkalarına güvenmeyi denemeyin.
I received a Playstation Vita as a gift.
- Ödül olarak bir Playstation Vita aldım.
Life does not repeat its gifts.
- Yaşam, ödüllerini tekrar etmez.