öğretilmemiş

listen to the pronunciation of öğretilmemiş
التركية - الإنجليزية
untaught
untutored
öğret
{f} taught

While employed at the bank, he taught economics at college. - Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.

My mother taught me how to make osechi. - Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.

öğret
{f} teach

Yumi will become a teacher. - Yumi öğretmen olacak.

Are you a teacher? Yes, I am. - Siz bir öğretmen misiniz? Evet, ben bir öğretmenim.

öğret
{f} enlightened
öğret
instruct

The story is at once interesting and instructive. - Hikaye hem ilginç hem de öğretici.

My driving instructor says I should be more patient. - Sürüş öğretmenim daha sabırlı olmam gerektiğini söylüyor.

öğret
{f} edifying
öğret
{f} teaching

He earns his living by teaching English. - Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.

All our teachers were young and loved teaching. - Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.

öğret
edify
öğret
school

My father teaches English at a high school. - Babam, bir lisede İngilizce öğretiyor.

Didn't they teach you common sense as well as typing at the school where you studied? - Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?

öğret
schooling
öğretilmemiş
المفضلات