Well, that was an instructive lesson.
My mother taught me how to make osechi.
- Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
I was taught English by a foreigner.
- Bana bir yabancı tarafından İngilizce öğretildi.
I will teach you to play chess.
- Sana satranç oynamayı öğreteceğim.
Yumi will become a teacher.
- Yumi öğretmen olacak.
The story is at once interesting and instructive.
- Hikaye hem ilginç hem de öğretici.
I've been a ski instructor for three years.
- Üç yıldır bir kayak öğretmeniyim.
He earns his living by teaching English.
- Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
Your method of teaching English is absurd.
- Senin İngilizce öğretme yöntemin saçmadır.
My father teaches English at a high school.
- Babam, bir lisede İngilizce öğretiyor.
Tom always stays at school as late as the teachers allow him to.
- Tom her zaman öğretmenler kendisine izin verdiği sürece geç saatlere kadar okulda kalır.