One of my dreams is to learn Icelandic.
- Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.
It's hard to learn a foreign language.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
I'd like to find out where our meeting will be.
- Toplantımızın nerede olacağını öğrenmek istiyorum.
I just want to find out what happened.
- Sadece ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
Everyone in the class has to learn the poem by heart.
- Sınıftaki herkes şiiri ezbere öğrenmek zorunda.
All you have to do is to learn this sentence by heart.
- Tüm yapmanız gereken bu cümleyi ezbere öğrenmek.
He went to America to study English.
- İngilizce öğrenmek için Amerika'ya gitti.
Studying a foreign language is hard.
- Yabancı bir dil öğrenmek zordur.
It is not easy to master English.
- İngilizce öğrenmek kolay değildir.
According to my experience, it takes one year to master French grammar.
- Benim deneyimlerime göre, Fransızca dil bilgisini öğrenmek bir yıl alır.
It is difficult to ascertain what really happened.
- Gerçekten ne olduğunu öğrenmek zordur.
If your company primarily does business with America, then you should be studying English with a native speaker from America.
- Şirketiniz öncelikli olarak Amerika ile iş yapıyorsa, o zaman Amerikalı bir yerli ile İngilizce öğrenmek zorunda kalırsınız.
I want to know who's staying with us.
- Bizimle kimin kaldığını öğrenmek istiyorum.
Tom couldn't understand why she wanted to learn French.
- Tom onun niçin Fransızca öğrenmek istediğini anlayamadı.
welche sprache lernst du ?.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
Learning a foreign language is difficult.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
It's hard to learn a foreign language.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
One of my dreams is to learn Icelandic.
- Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.
He tried to use my computer without my finding out about it.
- O ben onun hakkında öğrenmeden bilgisayarımı kullanmaya çalıştı.
He went to Italy in order to study music.
- O, müzik öğrenmek için İtalya'ya gitti.
Although it seems very difficult to study Chinese, it's not as hard as you think.
- Çince öğrenmek çok zor gibi görünse de, düşündüğünüz kadar zor değil.
It's hard to learn a foreign language.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
Learning a foreign language is difficult.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
I am learning Japanese to play mahjong in Japan.
- Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.
That didn't happen when I was learning Esperanto.
- O Esparanto öğrenirken olmadı.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
I learned a lot about Greek culture.
- Yunan kültürü hakkında çok şey öğrendim.
Tom learnt from Mr Ogawa that many people have scorn for the nouveau riche.
- Tom birçok insanın sonradan görme insanları küçümsediğini Bay Ogawa'dan öğrendi.
What I have learnt is not just the Chinese language, but something about the country itself as well.
- Sadece Çince dilini değil ama aynı zamanda ülkenin kendisi hakkında da bir şeyler öğrendim.