He came here before noon.
- O buraya öğleden önce geldi.
That baby will have slept five hours by noon.
- O bebek öğleye kadar beş saat uyumuş olacak.
It's nearly lunchtime. Why don't we stop to have a bite to eat?
- Neredeyse öğle vakti. Neden bir lokma yemek için durmuyoruz.
I should get to Boston by lunchtime.
- Öğle yemeği arasına kadar Boston'a varmalıyım.
It took place around midday.
- Öğle civarında gerçekleşti.
It is midday. The men are eating lunch.
- Gün ortası. İnsanlar öğle yemeği yiyorlar.
I'm going to go out this afternoon.
- Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.
I spent the whole afternoon chatting with friends.
- Bütün öğleden sonrayı arkadaşlarla sohbet ederek geçirdim.