You've given me good advice.
- Bana iyi öğüt verdin.
The old man gave me a useful piece of advice.
- Yaşlı adam bana bir parça faydalı öğüt verdi.
He gave her a piece of advice.
- O, ona biraz öğüt verdi.
I'd like to give you a piece of advice.
- Sana küçük bir öğüt vermek istiyordum.
I'm fed up with him always preaching to me.
- Bana her zaman öğüt vermesinden bıktım.
I grind my own coffee beans every morning.
- Her sabah kendi kahve çekirdeklerimi ben öğütürüm.
Mame uses a coffee mill to grind coffee beans.
- Mame kahve çekirdeklerini öğütmek için kahve değirmeni kullanır.
I'm fed up with him always preaching to me.
- Bana her zaman öğüt vermesinden bıktım.