I was much frightened at the sight.
 - Ben görünce çok korktum.
I have too much homework today.
 - Bugün, çok fazla ödevim var.
Indonesia consists of many islands and two peninsulas.
 - Endonezya çok fazla adadan ve iki yarımadadan oluşur.
There were too many people at the concert.
 - Konserde çok fazla kişi vardı.
Understanding you is really very hard.
 - Seni anlamak gerçekten çok zor.
That tie suits you very well.
 - Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
Tom became fairly fluent in French after about three years of intense study.
 - Yaklaşık üç yıl süren yoğun çalışmadan sonra Tom Fransızcada çok akıcı oldu.
That's not very fair, is it?
 - Bu çok adil değil, değil mi?
I have too much homework today.
 - Bugün, çok fazla ödevim var.
This is too difficult for me.
 - Bu benim için çok zordu.
I hear he is good at mahjong.
 - Onun Mahjong'da çok iyi olduğunu duydum.
It's good now; neither too heavy nor too light.
 - O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
 - Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
You do such a thing once too often and get punished.
 - Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın.
Those shadows appeared in a way like giant dinosaurs, with a long neck and a very big jaw without teeth.
 - Bir bakıma uzun boyunlu ve dişsiz çok büyük çenesi olan dev dinozorlar gibi şu görüntüler ortaya çıktı.
It's very big of you to admit you're wrong.
 - Hatalı olduğunuzu kabul ettiğiniz için çok büyüksünüz.
She likes her school a lot.
 - O okulunu çok seviyor.
Japan consumes a lot of paper.
 - Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
Oil is abundant in that country.
 - Şu ülkede petrol çoktur.
Very large windows assure abundant natural daylight.
 - Çok büyük pencereler bol doğal gün ışığı sağlar.
Tom should have plenty of time.
 - Tom'un çok zamanı olmalı.
As a new father, I gave my first child plenty of books.
 - Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.
Tom is very tidy, isn't he?
 - Tom çok düzenli, değil mi?
You're not very tidy.
 - Sen çok düzenli değilsin.
I'm not sure, but perhaps Tom is already dead.
 - Emin değilim ama belki de Tom çoktan öldü.
God is dead. And I don't feel so good either.
 - Tanrı öldü ve ben de çok iyi hissetmiyorum.
He spent countless hours preparing for the test.
 - Teste hazırlanmak için çok saatler harcadı.
Countless lives have been lost.
 - Pek çok hayat kayboldu.
I was very exuberant.
 - Ben çok hayat doluydum.
Tom lives a very lavish lifestyle.
 - Tom çok savurgan bir yaşam tarzı sürdürüyor.
We had lots of fun at the picnic.
 - Biz piknikte çok eğlendik.
In Venice, there are always lots of tourists.
 - Venedik'te her zaman çok turist vardır.
What happened to make you laugh so much?
 - Sizi çok güldürecek ne oldu?
Don't worry about money so much.
 - Para için o kadar çok kaygılanma.
The king had numerous illegitimate children with her.
 - Kralın ondan çok sayıda gayrımeşru çocuğu vardı.
There are numerous reasons to be hopeful.
 - Umutlu olmak için çok sayıda sebep var.
Japan consumes a lot of paper.
 - Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
What a lot of books he has!
 - Onun ne de çok kitabı var!
He said he was already more than fifty years old, fifty five, to be precise.
 - O çoktan elli yaşından daha fazla olduğunu, tam olarak elli beş olduğunu söyledi.
Layla was a very deadly woman.
 - Leyla çok ölümcül bir kadındı.
The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.
 - Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti.
The bag was too heavy for me to carry by myself.
 - Çanta benim tek başıma taşıyamayacağım kadar çok ağırdı.
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
 - Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
Tom seemed awfully tired.
 - Tom çok yorgun görünüyordu.
That looks like an awful lot for two people.
 - Bu, iki kişi için oldukça çok şey gibi görünüyor.
The bread is cutting badly because it's very soft.
 - Ekmek çok yumuşak olduğu için zor kesiliyor.
You must want this very badly.
 - Bunu çok fazla istemelisin.
The fountain is lit with multi-colored lights.
 - Çeşme çok renkli ışıklarla aydınlatılıyor.
The multi-talented kid speaks 5 languages and plays 6 musical instruments.
 - Çok yetenekli çocuk 5 dil konuşuyor ve 6 müzik aleti çalıyor.
Football is the most known sport in the world.
 - Futbol, dünyada en çok bilinen spordur.
There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
 - Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
It's too hard for me.
 - Bu benim için çok zordu.
She is a student who studies very hard.
 - O çok çalışan bir öğrencidir.
The damage is too extensive.
 - Zarar çok geniş çaplıdır.
He feels a good deal better than yesterday.
 - Düne göre çok daha iyi hissediyor.
He looks a good deal better today.
 - O, bugün çok daha iyi görünüyor.
I like grape jelly best.
 - En çok üzüm jölesinden hoşlanırım.
Tom ate too many jelly donuts.
 - Tom çok sayıda jöleli börek yedi.
I have a sore throat because of too much smoking.
 - Çok fazla sigara içtiğim için boğazım ağrıyor.
If you eat too much of this food, you may get a sore throat.
 - Bu yiyeceği çok fazla yersen boğazın ağlayabilir.
This novel is by far more interesting than that one.
 - Bu roman ondan çok daha fazla ilginç.
This novel is by far more interesting than that one.
 - Bu roman ondan çok daha ilginç.
A great many tourists visit Kyoto in spring.
 - Baharda pek çok turist Kyoto'yu ziyaret eder.
Tom has collected a great many butterflies.
 - Tom pek çok kelebek topladı.
There are a great number of schools in this city.
 - Bu şehirde çok sayıda okul vardır.
As a result of the war, a great number of victims remained.
 - Savaşın bir sonucu olarak, çok sayıda mağdur kaldı.
There are a myriad of meats at the deli on the corner of Fifth and Harvey Street.
 - Beşinci Cadde ve Harvey Caddesinin köşesindeki şarküteride çok et vardır.
Tom loved his mother dearly.
 - Tom annesini çok sevdi.
This medicine tastes horrible.
 - Bu ilaç çok kötü tadıyor.
Their performance that year was horrible.
 - Bu yılki performansları çok berbattı.
It hurts tremendously here.
 - Burası çok fazla acıyor.
You speak tremendously fast.
 - Çok hızlı konuşuyorsun.
Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun.
 - Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
The price of this camera is very high.
 - Bu kameranın fiyatı çok yüksektir.
Tom is extremely sophisticated.
 - Ton son derece çok bilmiş.
You seem to be extremely lazy.
 - Çok tembel görünüyorsun.
Tom gave Mary some advice on how to pass multiple-choice tests.
 - Tom Mary'ye çoktan seçmeli testleri nasıl geçeği konusunda biraz tavsiye verdi.
One gesture may have multiple meanings, while a single meaning can be expressed by a number of gestures.
 - Bir tek anlam çok sayıda jestlerle ifade edilebilirken, bir jest birden fazla anlamlara sahip olabilir.
It is very cold here all the year round.
 - Bütün yıl boyunca burada hava çok soğuk.
Mary adores her baby's cute, round face.
 - Mary bebeğinin sevimli, yuvarlak yüzünü çok seviyor.
It began to rain in earnest.
 - Çok yağmur yağmaya başladı.
It won't be long before he returns home.
 - O çok geçmeden eve döner.
This survey is too long to finish quickly.
 - Bu araştırma hızlı bir şekilde bitiremeyecek kadar çok uzun.
He went so far as to call me a liar.
 - O, bana bir yalan söyleyecek kadar çok ileri gitti.
Jane's farewell speech made us very sad.
 - Jane'in veda konuşması bizi çok üzdü.
You seem to be extremely lazy.
 - Çok tembel görünüyorsun.
Tom and his brothers are extremely close.
 - Tom ve erkek kardeşleri çok yakındır.
Mary has received several prizes for her poetry.
 - Mary şiiri için çok sayıda ödül aldı.
Several slight shocks followed the earthquake.
 - Depremi çok sayıda hafif şoklar izledi.
A good night's sleep will do you a world of good.
 - İyi bir gece uykusu sana çok iyi gelecek.
I have much studied both cats and philosophers. The wisdom of cats is infinitely superior.
 - Hem kedileri hem de filozofları çok inceledim. Kedilerin bilgeliği son derece üstündür.
Life would be infinitely happier if we could only be born at the age of eighty and gradually approach eighteen.
 - Sadece seksen yaşında doğabilseydik ve yavaş yavaş on sekiz yaşına varabilseydik, yaşamımız çok daha mutlu olurdu.
The uprising was brutally suppressed.
 - İsyan çok sert bir biçimde bastırıldı.
Tom looks like he's too tired to help us right now.
 - Tom şu anda bize yardım edemeyecek kadar çok yorgun görünüyor.
Tom doesn't feel much like talking right now.
 - Tom'un şu anda konuşmayı canı çok istemiyor.
She is very beautiful, and what is more, very wise.
 - O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
The more you know about him, the more you like him.
 - Onu tanıdıkça daha çok seversin.
I've always admired you enormously.
 - Sana her zaman çok hayran oldum.
Tom is an enormously gifted musician.
 - Tom çok yetenekli bir müzisyen.
I'm awfully sorry that I was late.
 - Ben geç kaldığım için çok üzgünüm.
Tom seemed awfully tired.
 - Tom çok yorgun görünüyordu.
There was nothing wrong with their ability, it was just that the expense for each unit was so vast that the cost performance was bad.
 - Onların yeteneğiyle ilgili yanlış bir şey yoktu, o sadece maliyet performansı kötü olan her bir ünite için giderin çok yüksek olmasıydı.
There is a vast difference between being able to make oneself understood in English and mastering the English language perfectly.
 - Kendini İngilizce olarak ifade edebilmek ve İngiliz dilini mükemmel şekilde öğrenmek arasında çok büyük bir fark var.
Tom has a lot of will power.
 - Tom'un çok fazla irade gücü vardır.
The man used much money to gain power.
 - Adam güç kazanmak için çok para kullandı.
She smokes excessively.
 - O çok fazla sigara içiyor.
You shouldn't eat to excess.
 - Çok fazla yememelisin.
I didn't realize you felt so strongly about this.
 - Bunun hakkında çok güçlü hissettiğini fark etmedim.
I feel very strongly about it.
 - Ben o konuda kendimi çok güçlü hissediyorum.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
 - Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
Find multilingual sentence equivalents at Tatoeba.org.
 - Tatoeba.org da çok dilli cümle benzerlerini bulun.
Tom didn't seem terribly interested in learning French.
 - Tom Fransızca öğrenmekle çok fazla ilgileniyor gibi gözükmüyor.
It's terribly cold. I think I'm going to catch a cold.
 - Çok üşüyorum. Sanırım nezle olacağım.
Mary is young, but full of talent.
 - Mary genç ama çok yetenekli.
You are really full of curiosity, aren't you?
 - Gerçekten çok meraklısın, değil mi?
They say he is very rich.
 - Onlar onun çok zengin olduğunu söylüyorlar.
I am poor, whereas my brothers are very rich.
 - Ben fakirim, oysa erkek kardeşlerim çok zengin.
Corn is the most highly subsidized crop in America.
 - Mısır, ABD'de en çok mali destek alan tarım ürünüdür.
I think highly of him.
 - Onu oldukça çok düşünüyorum.
The cost of building the new hospital was considerably higher than first estimated.
 - Yeni hastane binasının maliyeti İlk tahmin edilenden çok daha yüksektir.
The plane was flying far above the clouds.
 - Uçak, bulutların çok üzerinde uçuyordu.
This book is far above me.
 - Bu kitap benim çok üzerimde.
Japan consumes a lot of paper.
 - Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony.
 - Açılış törenine çok misafir davet etmeyi planlıyorum.
It's simply too hot to do anything today.
 - Bugün sadece bir şey yapamayacak kadar çok sıcak.
This is why Tatoeba is multilingual. But not that kind of multilingual. Not the kind where languages are simply being paired up together, and where some pairs are left behind.
 - Tatoeba'nın çok dilli olmasının nedeni budur. Fakat o tür çok dilli değil. Dillerin sadece birlikte eşleştirildiği ve bazı çiftlerin geride bırakıldığı tür değil.
Polyglots are sexier. Talk to us.
 - Çok dil bilenler daha seksidir. Bizimle konuş.
The Mormons have outlawed polygamy, but some adherents still practice it.
 - Mormonlar çok eşliliği yasa dışı ilan ettiler fakat bazı taraftarları onu hâlâ uyguluyor.
The austerity measures that many city governments have implemented are hugely unpopular.
 - Pek çok kent yöneticilerinin uyguladığı kemer sıkma politikası son derece sevimsizdir.
This bird's large wings enable it to fly very fast.
 - Bu kuşun büyük kanatları onun çok hızlı uçmasını sağlar.
These dresses are too large.
 - Bu elbiseler çok büyük.
I'm only too happy to help.
 - Sadece yardım etmek için çok mutluyum.
Tom's only too happy to lend a hand where necessary.
 - Tom sadece gerektiği yerde yardım etmekten çok mutlu.
That tie suits you very well.
 - Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
 - İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
He earns a great deal.
 - O, oldukça çok kazanır.
His talk led me to believe that he knows a great deal.
 - Onun konuşması onun çok şey bildiğine beni inandırdı.
Fuck, I cannot sleep because those damned owls are hooting so loudly.
 - Lanet, uyuyamıyorum çünkü o lanet baykuşlar çok yüksek sesle ötüyorlar.
Oh, hello. It's quite hot today really!
 - Oh merhaba. Bugün hava gerçekten çok sıcak!
Tom should have plenty of time.
 - Tom'un çok zamanı olmalı.
As a new father, I gave my first child plenty of books.
 - Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.
I was greatly impressed by the speech.
 - Onun konuşmasından çok fazla etkilendim.
Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life.
 - Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.
I was deeply moved by that.
 - Ondan çok etkilendim.
I feel for you deeply.
 - Ne çektiğini çok iyi anlıyorum.
Time is a precious thing, so we should make the best use of it.
 - Zaman çok değerli bir şeydir, bu yüzden onu en iyi şekilde kullanmamız gerekir.
All socks are very precious.
 - Tüm çoraplar çok değerlidir.
Before Tom met Mary, he drank heavily.
 - Tom Mary ile tanışmadan önce, çok içerdi.
Bill hates his father smoking heavily.
 - Bill babasının çokça sigara içmesinden nefret ediyor.
The audience was largely made up of very young children.
 - Seyirci çoğunlukla çok küçük çocuklardan oluşuyordu.
Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
 - Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
Mrs Klein is over 80, but she's still very active.
 - Bayan Klein 80 yaşın üzerinde, ama hâlâ çok aktif.
Thank you very, very much!
 - Sana çok, çok teşekkürler!
The circus entertained us very much.
 - Sirk bizi çok eğlendirdi.
These beasts are very friendly.
 - Bu canavarlar çok cana yakın.
You're a beast! You haven't even missed one question!
 - Sen sorularda çok iyisin! Birtek soruda başarısız olmadın!
Tom was sweating profusely after a half an hour on the treadmill.
 - Tom, koşu bandındaki yarım saatten sonra çok terliyordu.
She looked terrible at that time.
 - O zaman çok kötü görünüyordu.
Smoking is terrible for your health.
 - Sigara içmek sağlığınız için çok kötüdür.
Listening to music is lots of fun.
 - Müzik dinlemek çok eğlenceli.
In Venice, there are always lots of tourists.
 - Venedik'te her zaman çok turist vardır.
He lives beyond his means.
 - O, kazandığından çok para harcıyor.
Tom lives beyond his means.
 - Tom kazandığından çok para harcıyor.
Sadly, I'm not a very good dancer.
 - Ne yazık ki, ben çok iyi bir dansçı değilim.
I thought that was remarkable.
 - Onun çok dikkat çekici olduğunu düşündüm.
For a girl of her age, Mary expresses very clever, remarkable thoughts.
 - Onun yaşındaki bir kız için, Mary çok zeki, dikkat çekici düşünceler ifade eder.
Tom is a terrific all-around athlete.
 - Tom müthiş çok yetenekli bir atlettir.
English is pretty hard, isn't it?
 - İngilizce çok zor, değil mi?
This park is pretty big; it has a lot of trees and many flowers.
 - Park oldukça büyüktür; Çok sayıda ağaçları ve çok sayıda çiçekleri vardır.
You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
 - Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
Some people identify success with having much money.
 - Bazı insanlar başarıyı çok para kazanma olarak tanımlarlar.
Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
 - Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
Personal computers are very useful.
 - Kişisel bilgisayarlar çok kullanışlıdır.
New York'un caddeleri çok geniştir.
 - New York'un caddeleri çok geniş.
New York'un caddeleri çok geniş.
 - New York'un caddeleri çok geniştir.