Potatoes are very versatile.
- Patatesler çok yönlüdür.
Tom is quite versatile, isn't he?
- Tom oldukça çok yönlü, değil mi?
I have too much homework today.
- Bugün, çok fazla ödevim var.
I like coffee much more than tea.
- Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
The timing will be crucial.
- Zamanlama çok önemli olacak.
Mental strength is crucial for success in any sports.
- Zihinsel güç herhangi bir sporda başarı için çok önemlidir.
I have too much homework today.
- Bugün, çok fazla ödevim var.
If you eat too much you will become fat.
- Çok fazla yersen şişmanlarsın.
It's absolutely vital that we get to Tom Jackson's office by 2:30.
- 2.30'a kadar Tom Jackson'ın ofisine gitmemiz kesinlikle çok önemlidir.
Your help is vital to the success of our plan.
- Senin yardımın planımızın başarısı için çok önemlidir.
You know many interesting places, don't you?
- Çok enteresan yerler biliyorsun, değil mi?
He has many enemies in the political world.
- Politik dünyada pek çok düşmanı var.
That tie suits you very well.
- Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
Tokyo is a very big city.
- Tokyo çok büyük bir şehirdir.
What you said was very funny.
- Söylediğin çok komikti.
That comedian is very funny.
- O komedyen çok komik.
We didn't talk very much.
- Biz pek çok konuşmadık.
Mumbai is the most populous city in India and the second most populous city in the world.
- Bombay, Hindistan'ın en çok nüfusa sahip şehridir ve dünyadaki ikinci en çok nüfusa sahip şehirdir.
Where was I when I needed myself most?
- Kendime en çok ihtiyacım olduğunda neredeydim?
Do not be shy. Your pronunciation is more or less correct.
- Utanma. Telaffuzun az çok doğru.
Tom was able to live a more or less normal life after the operation.
- Tom operasyondan sonra az çok normal bir hayat yaşayabildi.
The teacher was very fair when she marked our exams.
- Öğretmen, sınavlarımızda not verirken çok adildi.
Tom became fairly fluent in French after about three years of intense study.
- Yaklaşık üç yıl süren yoğun çalışmadan sonra Tom Fransızcada çok akıcı oldu.
It's good now; neither too heavy nor too light.
- O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
I hear he is good at mahjong.
- Onun Mahjong'da çok iyi olduğunu duydum.
What Tom said was outrageous.
- Tom'un söylediği çok çirkindi.
It's freezing out here.
- Burada dışarısı çok soğuk.
It's freezing in here.
- Burada hava çok soğuk.
He caused his parents a lot of anxiety.
- Ailesini çok endişelendirdi.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
Oil is abundant in that country.
- Şu ülkede petrol çoktur.
Very large windows assure abundant natural daylight.
- Çok büyük pencereler bol doğal gün ışığı sağlar.
As a new father, I gave my first child plenty of books.
- Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.
Tom had plenty of chances to apologize, but he didn't.
- Tom'un özür dilemek için çok fırsatı vardı, ama bunu yapmadı.
Don't worry about money so much.
- Para için o kadar çok kaygılanma.
What happened to make you laugh so much?
- Sizi çok güldürecek ne oldu?
In Venice, there are always lots of tourists.
- Venedik'te her zaman çok turist vardır.
We had lots of fun at the picnic.
- Biz piknikte çok eğlendik.
Countless lives have been lost.
- Pek çok hayat kayboldu.
I've been to Boston countless times.
- Pek çok kez Boston'a gittim.
When I went into his room, he showed me the numerous trophies he had won during the twenty years he had played golf.
- Onun odasına girdiğimde, golf oynadığı yirmi yıl süresince kazandığı çok sayıda kupayı bana gösterdi.
There are numerous reasons to be hopeful.
- Umutlu olmak için çok sayıda sebep var.
God is dead. And I don't feel so good either.
- Tanrı öldü ve ben de çok iyi hissetmiyorum.
Tom didn't know that Mary was already dead.
- Tom Mary'nin çoktan öldüğünü bilmiyordu.
I was very exuberant.
- Ben çok hayat doluydum.
Tom lives a very lavish lifestyle.
- Tom çok savurgan bir yaşam tarzı sürdürüyor.
You may be right, but we have a slightly different opinion.
- Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var.
I'm slightly worried about Tom.
- Tom hakkında çok az endişeliyim.
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
He came to repent before long.
- O, çok geçmeden tövbe etti.
Tom has a very bad reputation around town.
- Tom şehrin civarında çok kötü bir üne sahiptir.
She felt very bad that day.
- O, o gün çok kötü hissetti.
I am in a terrible dilemma.
- Çok kötü bir ikilemdeyim.
Is it really so terrible?
- O gerçekten çok kötü mü?
Tom is a well-rounded individual.
- Tom çok yönlü bir birey.
Tom is a well-rounded person.
- Tom çok yönlü bir kişi.
Why are you so skinny?
- Neden bu kadar çok zayıfsın?
He caused his parents a lot of anxiety.
- Ailesini çok endişelendirdi.
She likes her school a lot.
- O okulunu çok seviyor.
The bag was too heavy for me to carry by myself.
- Çanta benim tek başıma taşıyamayacağım kadar çok ağırdı.
The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.
- Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti.
Layla was a very deadly woman.
- Leyla çok ölümcül bir kadındı.
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
Japanese tourists abroad are big spenders.
- Yurt dışındaki Japon turistler çok para harcarlar.
This park is pretty big; it has a lot of trees and many flowers.
- Park oldukça büyüktür; Çok sayıda ağaçları ve çok sayıda çiçekleri vardır.
We are badly in need of food.
- Bizim çok fazla yiyeceğe ihtiyacımız var.
It would be unfair if we treated him so badly.
- Biz ona çok kötü davranırsak, haksızlık olur.
Tom ate too many jelly donuts.
- Tom çok sayıda jöleli börek yedi.
I like grape jelly best.
- En çok üzüm jölesinden hoşlanırım.
Tom has multiple talents.
- Tom'un birden çok yeteneği vardır.
Tom gave Mary some advice on how to pass multiple-choice tests.
- Tom Mary'ye çoktan seçmeli testleri nasıl geçeği konusunda biraz tavsiye verdi.
He works hard all the year round.
- Bütün yıl çok sıkı çalışır.
Their garden is full of very beautiful flowers all the year round.
- Onların bahçesi tüm yıl boyunca çok güzel çiçeklerle dolu.
If you eat too much of this food, you may get a sore throat.
- Bu yiyeceği çok fazla yersen boğazın ağlayabilir.
I have a sore throat because of too much smoking.
- Çok fazla sigara içtiğim için boğazım ağrıyor.
This novel is by far more interesting than that one.
- Bu roman ondan çok daha ilginç.
The pain you go through because of love is by far sweeter than any other pleasure.
- Aşktan dolayı katlandığın acı herhangi bir zevkten çok daha tatlıdır.
It began to rain in earnest.
- Çok yağmur yağmaya başladı.
I hope the bus will come before long.
- Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
This survey is too long to finish quickly.
- Bu araştırma hızlı bir şekilde bitiremeyecek kadar çok uzun.
We learn a good deal at school.
- Biz okulda çok şey öğrendik.
It snowed a good deal last night.
- Dün gece çok kar yağdı.
The damage is too extensive.
- Zarar çok geniş çaplıdır.
There were a great many boys and girls in the park.
- Parkta çok sayıda erkek ve kız vardı.
A perfect knowledge of a few writers and a few subjects is more valuable than a superficial one of a great many.
- Birkaç yazar ve birkaç konuyla ilgili mükemmel bir bilgi birçoklarıyla ilgili yüzeysel olan birinden çok daha değerlidir.
We rejected Tom's suggestion as too extreme.
- Biz Tom'un önerisini çok aşırı olarak reddettik.
Tom is extremely sophisticated.
- Ton son derece çok bilmiş.
The price of this car is very high.
- Bu arabanın fiyatı çok yüksek.
Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun.
- Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
As a result of the war, a great number of victims remained.
- Savaşın bir sonucu olarak, çok sayıda mağdur kaldı.
There are a great number of schools in this city.
- Bu şehirde çok sayıda okul vardır.
There are a myriad of meats at the deli on the corner of Fifth and Harvey Street.
- Beşinci Cadde ve Harvey Caddesinin köşesindeki şarküteride çok et vardır.
Jane's farewell speech made us very sad.
- Jane'in veda konuşması bizi çok üzdü.
Jon is far more attractive than Tom.
- Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
You seem to be extremely lazy.
- Çok tembel görünüyorsun.
Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
- Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
Mary has received several prizes for her poetry.
- Mary şiiri için çok sayıda ödül aldı.
The multinational corporation lowered the price of several products.
- Çok uluslu ticaret şirketleri çok sayıda ürünün fiyatını düşürdü.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
She is a student who studies very hard.
- O çok çalışan bir öğrencidir.
A good night's sleep will do you a world of good.
- İyi bir gece uykusu sana çok iyi gelecek.
I have much studied both cats and philosophers. The wisdom of cats is infinitely superior.
- Hem kedileri hem de filozofları çok inceledim. Kedilerin bilgeliği son derece üstündür.
Life would be infinitely happier if we could only be born at the age of eighty and gradually approach eighteen.
- Sadece seksen yaşında doğabilseydik ve yavaş yavaş on sekiz yaşına varabilseydik, yaşamımız çok daha mutlu olurdu.
The uprising was brutally suppressed.
- İsyan çok sert bir biçimde bastırıldı.
Tom loved his mother dearly.
- Tom annesini çok sevdi.
This medicine tastes horrible.
- Bu ilaç çok kötü tadıyor.
I hate Sunday! It's a horrible day!
- Pazar gününden nefret ediyorum! Çok kötü bir gün!
You speak tremendously fast.
- Çok hızlı konuşuyorsun.
It hurts tremendously here.
- Burası çok fazla ağrıyor.
The fountain is lit with multi-colored lights.
- Çeşme çok renkli ışıklarla aydınlatılıyor.
New York is a multi-racial city.
- New York çok ırklı bir şehirdir.
There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
- Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
Football is the most known sport in the world.
- Futbol, dünyada en çok bilinen spordur.
You may be right, but we have a slightly different opinion.
- Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var.
Tom has as much right to be here as Mary does.
- Tom'un Mary'nin olduğu kadar çok burada olma hakkı var.
It's too late to shut the barn door after the horse is stolen.
- At çalındıktan sonra ahırın kapısını kapatmak için çok geç.
It is too late to repent.
- Tövbe etmek için çok geç.
This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead.
- Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.
It would be so cool if I could speak ten languages!
- On dil konuşabilsem, çok güzel olur!
This website is so cool.
- Bu web sitesi çok güzel.
Aren't they adorable?
- Onlar çok güzel değil mi?
She is an adorable woman.
- O çok güzel bir kadın.
Very good! You did an excellent job.
- Çok güzel!Çok başarılı bir iş çıkardın.
Your handwriting is very good.
- Senin el yazın çok güzel.
She is very beautiful, and what is more, very wise.
- O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
- İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
Despite concerted effort by the government and private actors, the language's future is bleak.
- Hükümet ve özel aktörlerin çok güçlü çabalarına rağmen dilin geleceği umutsuzdur.
This is a fascinating article.
- Bu çok ilginç bir makale.
Telling lies is a very bad habit.
- Yalan söylemek çok kötü bir alışkanlıktır.
She may well refuse to speak to you because she's in a very bad mood.
- O seninle konuşmayı reddedebilir çünkü o çok kötü bir ruh hali içinde.
The experiment resulted in a miserable failure.
- Deney çok kötü bir başarısızlıkla sonuçlandı.
The weather was miserable yesterday.
- Hava dün çok kötüydü.
Some people are evil.
- Bazı insanlar çok kötüdür.
There is much evil in the world.
- Dünyada çok kötülük var.
The road is in a deplorable state.
- Yol çok kötü durumda.
Moncalvo is the smallest Italian city.
- Moncalvo çok küçük bir İtalyan şehridir.
The price of this car is very high.
- Bu arabanın fiyatı çok yüksek.
The price of this camera is very high.
- Bu kameranın fiyatı çok yüksektir.
I have to admit it's very tempting.
- Onun çok çekici olduğunu kabul etmeliyim.
I thought this wasn't a big deal.
- Bunun çok önemli olmadığını düşündüm.
It's a very big deal.
- Bu çok önemli bir konu.
Jon is far more attractive than Tom.
- Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
The more you know about him, the more you like him.
- Onu tanıdıkça daha çok seversin.
Tom gave me a dozen cookies in a plastic bag.
- Tom bana plastik bir torba içinde çok sayıda kurabiye verdi.
I have a dozen reports to read.
- Okuyacak çok sayıda raporum var.