çoğu

listen to the pronunciation of çoğu
التركية - الإنجليزية
most of

There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends. - Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.

He spent most of the time at his summer home. - O, zamanın çoğunu yazlık evinde geçirdi.

mostly, usually
mainly

That company deals mainly in imported goods. - O şirket çoğunlukla ithal mallar işiyle ilgilenir.

Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines. - Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.

most, most of
most

Most young adults enjoy going out at night. - Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.

Most Japanese drink water from the tap. - Çoğu Japon, suyu musluktan içer.

the best part of
more than

I get paid more than most people here do. - Buradaki çoğu insanın aldığından daha çok ödeme alıyorum.

Most of the students are interested in finance more than industry. - Öğrencilerin çoğu sanayiden çok finansla ilgileniyor.

most, most of; mostly, usually
often

The transition from farm life to city life is often difficult. - Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.

Cheese often lures a mouse into a trap. - Peynir çoğu kez bir fareyi bir tuzağa cezbeder.

predominantly
many

Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town. - Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.

There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends. - Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.

mostly

They were mostly women. - Onlar çoğunlukla kadındı.

I mostly have fruit for breakfast. - Sabah kahvaltısı için çoğunlukla meyve yerim.

many of them
most#beautiful
çoğu kez/zaman
usually
çoğu gitti, azı kaldı
Most of it is over, the end is near
çoğu kez
dozen of times
çoğu kez
many times
çoğu kez
mostly, mostly
çoğu zaman
usually, mostly, more often than not
çoğu zaman
heaps of times
çoğu kez
frequently
çoğu kez
often

Tom and his friends often play cards until after midnight. - Tom ve arkadaşları, çoğu kez gece yarısına kadar kart oyunu oynar.

Cheese often lures a mouse into a trap. - Peynir çoğu kez bir fareyi bir tuzağa cezbeder.

çoğu zaman
many

Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time. - Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.

çoğu kez
oftentimes
çoğu kez
many a time
çoğu kez
most often
çoğu zaman
mostly
çoğu kez
mostly
çoğu zaman
more often than not
Azı çalan çoğu da çalar
(Atasözü) He who will steal the eggs, will steal the hen
azı karar çoğu zarar
(Atasözü) Too much of a good thing can be bad for you
bir çoğu
Many
Çoğu zaman
most of the time
çoğu kez
oft

Cheese often lures a mouse into a trap. - Peynir çoğu kez bir fareyi bir tuzağa cezbeder.

Tom and his friends often play cards until after midnight. - Tom ve arkadaşları, çoğu kez gece yarısına kadar kart oyunu oynar.

çoğu kez
ofttimes
التركية - التركية
Çok kimse
Bir şeyin büyük bölümü
Çoğu zaman, çok defa
Afyonkarahisar ilinde bir yayla
Bir şeyin büyük bölümü: "Biz o zaman okuduğumuz mısraların çoğunu ezber bilirdik."- A. Ş. Hisar. Çok kimse: "Arkadaşlarımın çoğu gibi mektebe lalalarla, uşaklarla gitmedim."- A. H. Tanpınar
çoğu kez
Birçok kere, defalarca