çizmeli

listen to the pronunciation of çizmeli
التركية - الإنجليزية
wearing boots
(someone) who is wearing high-topped boots
booted
çizmeli kedi
Puss in Boots
çiz
{f} draw

Tom said he would draw a map for her if necessary. - Tom, eğer gerekirse onun için bir harta çizeceğini söyledi.

Picasso kept drawing pictures until he was 91 years old. - 91 yaşında kadar Picasso resim çizmeye devam etti.

çiz
cross out

Cross out all the wrong answers. - Tüm yanlış cevapların üstünü çiz.

Cross out the incorrect words. - Yanlış kelimeleri çiziniz.

çiz
{f} drawing

She is drawing a picture. - O, bir resim çiziyor.

After dinner, we all went into the drawing room. - Akşam yemeğinden sonra, Hepimiz çizim odasına gittik.

çiz
{f} drawn

Mary could not turn away from the picture of Sleeping Beauty that Tom had drawn. - Mary Tom'un çizdiği Uyuyan Güzel resmine bakmaktan kendini alamadı.

Mary could not stop looking at the picture of Sleeping Beauty that Tom had drawn. - Mary Tom'un çizdiği Uyuyan Güzel resmine bakmaktan vazgeçemedi.

çiz
{f} lined
çiz
{f} plotted
çiz
plot

I think they're plotting something. - Sanırım onlar bir şey çiziyorlar.

sarı çizmeli mehmet ağa
mehmet tree yellow boots
sarı çizmeli Mehmet Ağa some Joe Doakes or other
(said especially of someone who's being searched for, but about whom very little practical information is known)
التركية - التركية
Çizmesi olan
ÇİZ
(Osmanlı Dönemi) f. Şey. Nesne
çizmeli
المفضلات