His wife doesn't seem ugly to me.
- Karısı bana çirkin görünmüyor.
Do you think I'm ugly?
- Benim çirkin olduğumu düşünüyor musunuz?
Is that really so outrageous?
- Gerçekten o kadar çirkin mi?
This is outrageous conduct.
- Bu çirkin bir davranış.
He has unsightly hairs growing out of his ears.
- Onun kulağının dışında büyüyen çirkin tüyleri var.
There is a seamy side to everything.
- Her şey için bir çirkin taraf vardır.
He's a dirty old man.
- O, çirkin yaşlı bir adamdır.
He exclaimed, What a dirty face you have!
- Ne çirkin bir yüzün var! diye bağırdı.
Tom insisted that he didn't mean to say that Mary was ugly.
- Tom Mary'nin çirkin olduğunu söylemek istemediğinde ısrar etti.
Even before the plastic surgery, Mary wasn't unattractive.
- Plastik cerrahiden önce bile, Mary çirkin değildi.
Do you find me unattractive?
- Beni çirkin buluyor musun?