çiftler

listen to the pronunciation of çiftler
التركية - الإنجليزية
doubles

For some reason, I'm happy when I see doubles. - Nedense, çiftleri görünce mutlu oluyorum.

(Bilgisayar) couples

Some couples argue over minor issues. - Bazı çiftler küçük sorunlarla ilgili olarak tartışırlar.

Everywhere you look you can see young couples kissing. - Baktığın her yerde öpüşen genç çiftleri görebilirsiniz.

çift
double

This word has a double meaning. - Bu kelimenin bir çift anlamı var.

You're double-parked. - Çifte park etmişsiniz.

çift
pair

You should take another pair of glasses when you go abroad. - Yurtdışına giderken, bir çift gözlük daha almalısınız.

I want to buy a pair of ski boots. - Ben, bir çift kayak botu satın almak istiyorum.

çift
{i} couple

They are a good couple. - Onlar iyi bir çifttir.

The new couple have gone off to Hawaii on their honeymoon. - Yeni çift balayında Hawaii'ye gitti.

çiftler halinde
geminate
çiftler maçı
doubles
çiftler maçındaki saha çizgileri
(tenis) tramlines
çiftler oynayalım
Let's play doubles
çift
even

Even a (traditional Korean) straw shoe belongs to a pair. (literal) - Bir geleneksel Kore saman ayakkabısı bile bir çifte aittir.

I think we're even now. - Sanırım biz şimdi çiftiz.

çift
(sayı) even
çift
{s} dual

I have dual citizenship. - Benim çifte vatandaşlığım var.

I want my children to have dual citizenship. - Çocuklarımın çifte vatandaşlığa sahip olmasını istiyorum.

çift
couple of

I always have a couple of beach towels in my car. - Arabamda her zaman bir çift plaj havlum var.

Tom caught a couple of large trout yesterday. - Tom dün bir çift büyük alabalık yakaladı.

çift
pair of

A pair of leather gloves is a must when you work with these machines. - Bu makinelerle çalıştığında bir çift deri eldiven bir zorunluluktur.

Father bought me a pair of gloves. - Babam bana bir çift eldiven aldı.

evli çiftler
married couples
çift
team
çift
(Tıp) dipole
çift
duad
çift
di-
çift
dyad
çift
bi-
çift
couples of
çift
double, pair, couple
karışık çiftler
mixed doubles
Çift
(Tıp) par

We invited ten couples to the party. - On çifti partiye davet ettik.

His parents were farmers. - Onun ailesi çiftçiydi.

Çift
(Tıp) bigeminus
çift
twin

I'd like a twin room, please. - Çift yataklı bir oda istiyorum lütfen.

çift
duplicate

Duplicates of this sentence have been deleted. - Bu cümlenin çiftleri silindi.

çift
bi
çift
married couple

They're like a married couple. - Onlar evli bir çift gibi.

They sound like a married couple. - Onlar evli bir çift gibi görünüyor.

çift
(Matematik) even (number)
çift
pair of animals (consisting of a male and a female)
çift
geminate
çift
binary
çift
dipl
çift
duple
çift
mate, one member of a pair: Bu ayakkabının çiftini kaybettim. I've lost the mate for this shoe
çift
watchmaking, print. pincers
çift
ambi

Sami and Layla were an ambitious young couple. - Sami ve Leyla hırslı bir genç çiftti.

çift
amphi
çift
duet
çift
diplo
çift
yoke
çift
pair: bir çift ayakkabı a pair of shoes
çift
conjugate
çift
double , dual , even
çift
team (of two animals): bir çift öküz a yoke of oxen
çift
brace
çift
double, dual; (sayı) even; double, pair; yoke; pincers
çift
{s} duplex
çift
diploid
çift
twi
çift
zygo
çift
till

The farmer rose at sunrise and worked till sunset. - Çiftçi gün doğumunda kalktı ve gün batımına kadar çalıştı.

He works on the farm from morning till night. - Sabahtan akşama kadar çiftlikte çalışıyor.

çift
di
çift
duo
التركية - التركية

تعريف çiftler في التركية التركية القاموس.

Çift
(Osmanlı Dönemi) ZEVATA
Çift
(Osmanlı Dönemi) ŞEF'
çift
Küçük maşa veya cımbız
çift
Kara saban
çift
Toprağı sürmek için birlikte koşulan iki hayvan
çift
Birbirini tamamlayan iki tekten oluşan
çift
Tipo baskıda metal harfleri dizerken kolaylık olsun diye kullanılan cımbıza benzer ince uçlu alet
çift
Bir erkek ve bir dişiden oluşan iki eş: "Kocası İtalyan, karısı Sırbistanlı olan bu çift ile araları pek iyi idi, ailece de görüşüyorlardı."- R. H. Karay
çift
Bir erkek ve bir dişiden oluşan iki eş
çift
Birbirini tamamlayan iki tekten oluşan (nesneler)
çiftler
المفضلات