çelişkili

listen to the pronunciation of çelişkili
التركية - الإنجليزية
contradictory

The whole thing is contradictory. - Her şey çelişkilidir.

The Khmer Rouge often used parables to justify their contradictory actions. - Kızıl Kmerler çelişkili eylemlerini meşrulaştırmak için genellikle meseller kullanır.

conflicting

Layla's conflicting testimony confused the court. - Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.

Tom had conflicting feelings. - Tom'un çelişkili duyguları vardı.

contradictious
contradictory, inconsistent
contradictory, incompatible
conflictive
incompatible
inconsistent
at variance
contradictive
çelişki
(Hukuk) discrepancy
çelişki
contradiction

Love is a great contradiction. You cannot live without it but at the same time you will be hurt by it. - Aşk büyük bir çelişkidir. Onsuz yaşayamazsın ancak aynı zamanda onun tarafından zarar verileceksin.

Our diplomacy and our military strategy were clearly in contradiction. - Diplomatik ve askeri stratejimiz açıkça çelişki içindeydi.

çelişkili biçimde
contradictiously
çelişkili biçimde
contradictorily
çelişkili iddia
contradictory
çelişkili ifade
contradiction in terms
çelişkili olarak
by contrast with
çelişkili olmak
be at variable with
çelişki
paradox
çelişki
{i} conflict

We have conflicting opinions on the matter. - Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.

Tom had conflicting feelings. - Tom'un çelişkili duyguları vardı.

çelişki
{i} excursion
çelişki
{i} contrast
çelişki
{i} variable
çelişki
contradictoriness
çelişki
(a) contradiction
çelişki
antinomy
çelişki
contradiction, discrepancy
çelişki
cleavage
التركية - التركية
Çelişme durumunda olan, çelişmeli, mütenakız
Çelişki
(Hukuk) TENAKUZ
çelişki
Çelişme, tenakuz
çelişki
Çelişme, tenakuz: "Aşk bu, adı üstünde öyle bir iş ki / Yarı özlem, yarı sevinç, yarı çelişki."- F. Halıcı
çelişki
antimoni
çelişki
paradoks