تعريف çekmek في التركية الإنجليزية القاموس.
- suffer
She suffers from constant neuralgia.
- O, sürekli nevraljiden acı çekmektedir.
It is man's destiny to suffer.
- Acı çekmek insanın kaderidir.
- pull
I need a tool for pulling weeds in my garden.
- Benim bahçemdeki yabani otları çekmek için bir alete ihtiyacım var.
It's his job to pull the weeds in the garden.
- Bahçedeki yabani otları çekmek onun işi.
- draw
Meanwhile, I want to draw your attention to a point.
- Bu arada, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
You're drawing attention to yourself.
- İlgiyi kendine çekmek istiyorsun.
- withdraw
I'd like to withdraw some money.
- Biraz para çekmek istiyorum.
Many people use cash machines to withdraw money.
- Pek çok insan para çekmek için nakit para çekme makineleri kullanıyor.
- {f} haul
- tug
- to bear, endure, put up with, suffer (an illness, pain, sorrow, trouble, a troublesome person)
- draw on
- attract; pull over
- draft
- pull on
- exposure
- pull over
We have to pull over.
- Kenara çekmek zorundayız.
- lead
- lure
- enthrall
- (Kanun) accite
- last
- stand
- pull in
- (Ticaret) shrinkage
- take
I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow.
- Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.
Please help me take this down.
- Lütfen bunu aşağı çekmek için bana yardım edin.
- put up with
- touse
- weigh
- beguile
- sustain
- (Dilbilim) take out
I went to the bank to take out money.
- Para çekmek için bankaya gittim.
Tom maxed out his three credit cards and had to take out a high interest loan to pay them off.
- Tom, üç kredi kartının limitini aştı ve onları ödemek için yüksek faizli bir kredi çekmek zorunda kaldı.
- stretch
- hoisting
- medicine
- unfurl
- draught
- drink
Absorbing information on the internet is like drinking water from a fire hydrant.
- İnternette bilgi çekmek yangın musluğundan su içmek gibidir.
- wrench
- tense
- draw away
- broach
- arrest
- suck in
- contract
- appeal
- siphon off
- support
- pull along
- drafting
- milk
Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits.
- İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.
- pull at
- abide
- to weigh, have a weight of; to weigh, measure the weight of
- inhale
- bear; shrink; tow
- to send (someone) (an official notice, a telegram, a fax)
- to withdraw (money) from (a bank)
- to distill
- (yayın) receive
- charm
- to manage (people)
- (çorap vb.) stretch
- to give (something) (a coat of paint)
- to deliver, make (a speech)
- (for a month) to be (a specified number of days) long; (for one place) to be (a specified amount of time) away from (another)
- tow away; take after
- to pull; to draw; to drag; to haul, to tug, to lug; to tow; to withdraw; to hoist; to extract; to carry; to support; (silah vb.) to draw, to pull out; to suffer, to undergo; to bear, to endure, to abide, to put up with; to absorb, to inhale; to shrink; to" " içmek; (resim) to take; (kahve, vb.) to grind" " öğütmek; (film) to shoot; (bayrak) to run up; (ilgi, dikkat) to catch; to conjugate, to decline; to weigh; to attract; to magnetize; to charm, to captivate, to appeal, to beguile; to distil; (kablo, vb.) to lay" " döşemek; (dayak, vb.) to give; to give a meaning, to interpret; to last, to take; to drive; to put on, to wear, to pull on, to draw on" " giymek; (boya) to apply
- to put (one animal) together with (another) so that they will mate
- (zorlukla) claw
- (ağırlık) turn the scale at
- draw off
- to support, bear, take, carry (a weight, a load): Bu sütun o ağırlığı çekmez. This pillar won't carry that weight
- slang to fill (a specified number of glasses) with (tea, beer, etc.) (used by waiters and barmen): İki çay çek! Give me two teas!
- acı çekmek
- suffer
Man is destined to suffer.
- Acı çekmek insanoğlunun alnına yazılmıştır.
You don't need to suffer in silence.
- Sessizce acı çekmek zorunda değilsiniz.
- geri çekmek
- withdraw
- burun çekmek
- sniff
- fazla para çekmek
- overdraw
- iple çekmek
- look forward to
- çekme
- draw
Tom took a knife out of a drawer in the kitchen.
- Tom mutfakta bir çekmeceden bir bıçak çıkardı.
Tom has a drawer full of USB cables.
- Tom'un USB kabloları ile dolu bir çekmecesi var.
- geri çekmek
- retract
- çekme
- drawing
You're drawing attention to yourself.
- İlgiyi kendine çekmek istiyorsun.
Sami liked drawing attention.
- Sami dikkat çekmeyi severdi.
- geri çekmek
- draw back
- çekmek (baca)
- draw
- çekmek (dikkat/ilgi)
- draw
- çekmek (foto)
- take
- çekmek (silah)
- draw
- çekmek (sıkıntı)
- undergo
- çekici ile çekmek
- tow
- çetele çekmek/tutmak
- to keep a tally
- ilgisini çekmek
- appeal
- kenara çekmek
- pull over
We have to pull over.
- Kenara çekmek zorundayız.
- sorguya çekmek
- interrogate
- ilgisini çekmek
- interest
- set çekmek
- stem
- dikkat çekmek
- stand out
- çekme
- {i} pull
I need a tool for pulling weeds in my garden.
- Benim bahçemdeki yabani otları çekmek için bir alete ihtiyacım var.
Tom didn't have the courage to pull the trigger.
- Tom'un tetiği çekmek için cesareti yoktu.
- burnunu çekmek
- sniff
- temize çekmek
- to make a fair copy of (a piece of writing)
- kürek çekmek
- row
We went to the lake to row a boat.
- Kürek çekmek için göle gittik.
- nefes çekmek
- suck
- acı çekmek
- in pain
Nobody wants to be in pain.
- Kimse acı çekmek istemez.
- acı çekmek
- feel sorrow
- acı çekmek
- sorrow
- astar çekmek
- to prime
- başka yöne çekmek
- divert
- besiye çekmek
- fatten
- dikkat çekmek
- point out
Sorry, but I want to point out a few errors.
- Üzgünüm ama birkaç hataya dikkat çekmek istiyorum.
- dikkat çekmek
- attract attention
Tom likes to attract attention.
- Tom dikkat çekmekten hoşlanıyor.
I did not want to attract attention.
- Ben dikkat çekmek istemiyordum.
- dikkatini çekmek
- point out
Before we begin, I'd just like to point out to everyone that we have to be very careful not to break anything.
- Biz başlamadan önce, bir şey kırmamak için çok dikkatli olmamız gerektiği konusunda herkesin dikkatini çekmek istiyorum.
- doğum sancısı çekmek
- labor
- fotokopi çekmek
- xerox
- fotoğraf çekmek
- take a picture
- fotoğraf çekmek
- to take a photograph
- ilgi çekmek
- to attract attention
Children often cry just to attract attention.
- Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- ilgisini çekmek
- intrigue
- ilgisini çekmek
- attract smb.'s attention
- içine çekmek
- to breathe in, inhale
- kenara çekmek
- pull off
- kura çekmek
- to draw lots
- kuvvetle çekmek
- haul
- kürek çekmek
- paddle
- rest çekmek
- 1. to stake all one's money on one gamble. 2. to set forth one's final opinion in scathing terms
- röntgen çekmek
- x-ray
- sağa çekmek
- pull up
- sifonu çekmek
- flush
- sıkıntı çekmek
- have troubles
- sınır çekmek
- demarcate
- telgraf çekmek
- telegraph
- çek
- cheque
She opened her purse and took out her chequebook.
- Cüzdanını açtı ve çek defterini çıkardı.
Someone stole my wallet. I no longer have a cheque book or a credit card.
- Birisi benim cüzdanımı çaldı. Artık bir çek defterim ya da bir kredi kartım yok.
- çekme
- towing
- çekme
- {i} hoist
- çekme
- {i} hitch
- fotoğrafını çekmek
- photograph
- para çekmek
- withdraw
I'd like to withdraw some money.
- Biraz para çekmek istiyorum.
How much money you would like to withdraw?
- Ne kadar para çekmek istersin?
- (nefes) içine çekmek
- inspire
- (sıkıntı) çekmek
- undergo
- -e çekmek
- take after
- acı çekmek
- pain
Nobody wants to be in pain.
- Kimse acı çekmek istemez.
- acı çekmek
- feel pain
- acı çekmek
- suffer agony
- acı çekmek
- to be in pain
Nobody wants to be in pain.
- Kimse acı çekmek istemez.
- acı çekmek
- grieve
- acı çekmek
- feel distress
- ad çekmek
- draw lots
- ah çekmek
- sigh
- ah çekmek
- heave a sigh
- aniden çekmek
- yank
- aniden çekmek
- jerk
- ayar çekmek
- adjust
- ayar çekmek
- regulate
- ayar çekmek
- set
- ayar çekmek
- fix
- bayrak çekmek
- hoist the flag
- birden hızla çekmek
- yank
- birdenbire çekmek
- twitch
- birdenbire çekmek
- jerk
- boya çekmek
- shoot up
- boynuz çekmek
- cup
- dem çekmek
- drink
- dem çekmek
- booze
- dert çekmek
- suffer
- dikkat çekmek
- attract notice
- dikkat çekmek
- draw attention
Layla likes to draw attention to herself.
- Leyla kendisine dikkat çekmekten hoşlanıyor.
I would therefore like to draw attention to the Report of the Committee on Invisible Members of Parliament.
- Bu sebeple, Komite'nin Parlamento'nun Görünmez Üyeleri hakkındaki raporuna dikkat çekmek isterim.
- dikkat çekmek
- remark
- diş çekmek
- pull out
- diş çekmek
- extract
- diş çekmek
- pull out a tooth
- duman çekmek (sigaradan)
- draw on
- duvar çekmek
- build a wall
- ebat vb çekmek
- shrink
- el çekmek
- abdicate
- el çekmek
- relinquish
- el çekmek
- withdraw from
- el çekmek
- give up
- elini eteğini çekmek
- be through with
- elini eteğini çekmek
- through with
- film çekmek
- make a film
- film çekmek
- take an x-ray
- fön çekmek
- blow-dry
- gam çekmek
- grieve
- gam çekmek
- sorrow
- hasret çekmek
- long for
- hasret çekmek
- feel longing
- hasret çekmek
- yearn for
- hasret çekmek
- have longing
- hasret çekmek
- pine
- herkesin ilgisini çekmek
- create a stir
- iflas bayrağını çekmek
- crash
- iflas bayrağını çekmek
- go bankrupt
- ilgi çekmek
- attract one's attention
- ilgi çekmek
- catch one’s attention
- ilgi çekmek
- make a splash
- ilgi çekmek
- attract attention
Children often cry just to attract attention.
- Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- ilgi çekmek
- spotlight
- ilgi çekmek
- arouse interest
- içi çekmek
- desire
- kahve çekmek
- grind coffee
- kan çekmek
- resemble
- keder sıkıntı vb'ni çekmek
- experience
- keder çekmek
- sorrow
- kenar çekmek
- hem
- kendini çekmek
- draw away
- kuvvetle çekmek
- tug
- mesaj çekmek
- send a message
- mihnet çekmek
- suffer
- nefes çekmek (pipodan)
- pull at
- nefes çekmek (sigaradan)
- draw on
- nutuk çekmek
- sermonize
- of çekmek
- sigh
- of çekmek
- heave a sigh
- otostop çekmek
- thumb
- otuzbir çekmek
- jerk off
- pafta çekmek
- thread
- perde çekmek
- obfuscate
- perde çekmek
- close
- perde çekmek
- draw
- reset çekmek
- (Bilgisayar) reset
- resim çekmek
- take a picture
It never occurred to me to take a picture of how the garden looked before we started pulling weeds.
- Yabani otları çekmeye başlamadan önce bahçenin nasıl göründüğüne dair bir resim çekmek hiç aklıma gelmedi.
All you have to do to take a picture is push this button.
- Bir resim çekmek için yapmanız gereken bütün şey bu düğmeye basmaktır.
- resim çekmek
- take a photo
- resim çekmek
- take a photograph
- resmini çekmek
- photograph
- rest çekmek
- stake
- sifon çekmek
- siphon off