çatışmalar

listen to the pronunciation of çatışmalar
التركية - الإنجليزية
conflicts

The UN has played a major role in defusing international crises and preventing conflicts. - BM, uluslararası krizleri ortadan kaldırmada ve çatışmaları önlemede önemli bir rol oynadı.

The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism. - Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.

plural of conflict
third-person singular of conflict
çatışma
conflict

This United Nations resolution calls for the withdrawal of Israel armed forces from territories occupied in the recent conflict. - Bu Birleşmiş Milletler kararı İsrail'in silahlı güçlerinin son çatışmalarda işgal edilen bölgelerden çekilmesini istemektedir.

The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism. - Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.

çatışma
{i} battle

Tom escaped the gun battle alive and well. - Tom silahlı çatışmadan sağ salim kaçtı.

Losing a battle doesn't mean losing the war! - Bir çatışmayı kaybetmek savaşı kaybetmek anlamına gelmez.

çatışma
clash

There was another clash a few months later. - Birkaç ay sonra bir çatışma daha vardı.

The two sides clashed several times. - İki taraf birçok kez çatışmaya girdi.

çatışma
{i} brush
çatışma
strife
çatışma
(Argo) beef
çatışma
skirmish

He was involved in a skirmish with a violent gang. - O şiddetli bir çete ile bir çatışmada yer aldı.

çatışma
aggression
çatışma
clash of
çatışma
conflıct

She is in conflict with her father. - O babası ile çatışma içinde.

The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism. - Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.

çatışma
conflictual
Savunma Bakanı Yardımcısı (Özel Harekatlar ve Düşük Yoğunluklu Çatışmalar)
(Askeri) (S&R) Assistant Secretary of Defense (Strategy and Requirements) - Savunma Bakanı Yardımcısı (Strateji ve İhtiyaçlar) ASD(SO/LIC) Assistant Secretary of Defense (Special Operations and Low Intensity Conflict)
Çatışma
(Askeri) engagement
çatış
skirmish

He was involved in a skirmish with a violent gang. - O şiddetli bir çete ile bir çatışmada yer aldı.

çatış
conflict

She is in conflict with her father. - O babası ile çatışma içinde.

It is impossible to resolve the conflict. - Bu çatışmayı çözmek imkansız.

çatışma
(Askeriye) skirmish
çatışma
skirmish, clash; conflict; collision
çatışma
collision
çatışma
run in
çatışma
scrimmage
çatışma
psych., fiction conflict
çatışma
coincidence
çatışma
rencontre
çatışma
disagreement
çatışma
clash, encounter, fight (either verbal or armed)
çatışma
{i} interference
çatışma
war

One can win several battles but lose the war. - Biri birçok çatışmayı kazanabilir ama savaşı kaybedebilir.

Losing a battle doesn't mean losing the war! - Bir çatışmayı kaybetmek savaşı kaybetmek anlamına gelmez.

çatışma
velitation
çatışma
aggro
التركية - التركية

تعريف çatışmalar في التركية التركية القاموس.

çatış
Çatma işi veya biçimi
çatışma
Çatışmak işi
çatışma
Türlü yönlerden uzanan kıvrımlı dağ sıralarının, bir yerde dar bir açı ile birbirine yaklaşıp kaynaşması veya düğümlenmesi
çatışma
Çatışmak işi: "Döndüğü zaman hoş olmayan çatışmalar olabilmesi ihtimali evde felaket bekleyen bir gerginlik yaratmıştı."- H. E. Adıvar
çatışma
Silahlı büyük kavga, arbede
çatışma
Savaş maksadıyla düşmana karşı ilerleyen bir birliğin keşif ve güvenlik kolları arasında ilk silahlı vuruşma