çala

listen to the pronunciation of çala
التركية - الإنجليزية
to play
çal
steal

I forgave the boy for stealing the money from the safe. - Kasadan parayı çaldığı için çocuğu bağışladım.

He was spotted stealing cookies. - Kurabiyeleri çalarken belirlendi.

çal
engage
çal
rang

I was having my lunch, when the phone rang. - Telefon çaldığında, öğle yemeğimi yiyordum.

She was just about to take a bath when the bell rang. - Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.

çal
(Sanat) grey
çal
{f} thieve

The thieves made off with the jewels. - Hırsızlar mücevherleri çaldılar.

The thieves stole the giant gold coin without being noticed by security guards or activating the alarm system. - Hırsızlar güvenlik görevlileri tarafından fark edilmeden veya alarm sistemini harekete geçirmeksizin kocaman altın madeni paraları çaldılar.

çal
rung

Tom came into the classroom three minutes after the bell had rung. - Tom zil çaldıktan üç dakika sonra sınıfa girdi.

He came five minutes after the bell had rung. - Zil çaldıktan beş dakika sonra geldi.

çal
{f} chime
çal
walk away with
çal
{f} thieving

It appears that my husband is cheating on me with my friend. I want to tell her: You thieving cat!. - Bana öyle geliyor ki kocam beni arkadaşımla aldatıyor.Ona söylemek istiyorum:Sen kedi çalıyorsun!.

çal
(Bilgisayar) play

I am playing the guitar now. - Şimdi gitar çalıyorum.

How well can you play guitar? - Gitarı ne kadar iyi çalabiliyorsun?

çal
{f} stealing

He is guilty of stealing. - O çalmaktan suçludur.

He was spotted stealing cookies. - Kurabiyeleri çalarken belirlendi.

çal
mooch
çal
{f} stole

The police have been searching for the stolen goods for almost a month. - Polis, neredeyse bir aydır çalınan eşyaları arıyor.

My car was stolen last night. - Dün gece arabam çalındı.

çal
{f} stolen

My car was stolen last night. - Dün gece arabam çalındı.

My wallet was stolen yesterday. - Cüzdanım dün çalındı.

çal
strum
çal
{f} ringed
çal
{f} ring

Did you hear someone ring the doorbell? - Birinin kapı zilini çaldığını duydun mu?

The phone is ringing. I'll get it. - Telefon çalıyor. Ben bakarım.

çal
purloin
çal
toll

The bells of danger toll for them. - Onlar için tehlike çanları ağır ağır çalmaktadır.

For whom do the bells toll? - Çanlar kimin için çalıyor?

çal
plagiarize
çalamak
Calama
çal
shoplift

Sami shoplifted the latex gloves. - Sami dükkandan lateks eldivenler çaldı.

çal
pilfer
çal
start

Tom started the engine. - Tom motoru çalıştırdı.

We'll attempt to start the class soon. - Yakında sınıfı başlatmak için çalışacağız.

çal
toot

The tooth fairy wants to steal your teeth. - Diş perisi sizin dişlerinizi çalmak istiyor.

التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) İsimlerden önce kullanılarak, devam ve şiddetli ve pervasız kullanılmasını bildirir. Meselâ: Çalakalem: Çabuk ve gelişigüzel ve ilmi olmayan yazı yazmak
Mısır sapı
Belli isimlerden önce gelerek fiile bağlanır ve isimle ilgili bir çabukluk, süreklilik, dikkatsizlik anlamı katar
Defa, kere
çala çölek
Kafkasya'da düz olmayan inişli çıkışlı arazilere verilen ad
ÇAL
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyi şiddetle kapmaya delâlet eder. Meselâ: Çal-yaka: Yakasından kapmak, şiddetle yakalamak
ÇAL
(Osmanlı Dönemi) İsimlere önden eklenip, onun daima hareket edip oynamakta olduğuna işaret ve delâlet eder. Meselâ: Çal-at : Durduğu yerde de hareket eden at
çal
Ala renk
çal
Taşlık yer, çıplak tepe
çal
ihtiyar
çal
Ot bağlamak için ottan yapılmış ip
çal
Fundalıklı yer
çal
Deste halindeki otu bağlamak için ottan yapılmış ip
çala
المفضلات