çağla

listen to the pronunciation of çağla
التركية - الإنجليزية
(a) green fruit, (an) unripe fruit (usually an almond, plum, or apricot)
1.green almond, unripe almond
green almond
çağ
{i} epoch
çağlamak
{f} gurgle
çağ
age

This magnificent cathedral dates back to the Middle Ages. - Bu muhteşem katedral orta çağlara kadar dayanır.

We often hear it said that ours is essentially a tragic age. - Biz genellikle, bizimkinin aslında trajik bir çağ olduğunun söylenildiğini duyuyoruz.

çağ
period
çağla bademi
green almond, unripe almond
çağla yeşili almond green
a green resembling that of unripe almonds
çağ
era

We are in the era of atomic energy. - Atom enerjisi çağındayız.

The revolution brought in a new era. - Devrim yeni bir çağ getirdi.

çağ
(Politika, Siyaset) cycle
çağlamak
murmur
çağlamak
babble
çağ
time

I had a call from her for the first time in a long time. - Uzun süredir ondan ilk kez bir çağrı aldım.

Salt was a rare and costly commodity in ancient times. - Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı.

çağ
day

The other day, I got a call from her. - Geçen gün ondan bir çağrı aldım.

He was regarded as the greatest writer of the day. - Çağının en iyi yazarı olarak görülüyordu.

çağlamak
cascade
çağlamak
burble
çağlamak
popple
çağ
date

This book is a little out of date. - Bu kitap biraz çağ dışı.

Your ideas are all out of date. - Sizin fikirleriniz tamamen çağ dışıdır.

çağlamak
cascade (şelale, çağlayan)
çağ
time; age, period; era, epoch
çağ
age, period
çağ
times

The pyramids were built in ancient times. - Piramitler antik çağda inşa edildiler.

That castle was built in ancient times. - O kale eski antik çağda inşa edilmiştir.

çağ
the right time (for something)
çağ
era, epoch
çağlamak
(for falling water) to splash; to crash
çağlamak
to burble, to murmur, to babble, to cascade
çağlamak
sing
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) (Çağala) Badem, erik, kayısı gibi yemişlerin yenebilen ham meyvesi
Badem, kayısı, erik gibi tek çekirdekli yemişlerin körpe iken yenilebilen ham şekli
Ham olarak yenilen badem, erik, kayısı gibi yemişler
Olmamış, ham yemiş
Badem, kayısı, erik gibi tek çekirdekli yemişlerin körpe iken yenilebilen ham şekli: "İlk toplanılan ve yenilen çağla bademi idi."- R. H. Karay
ÇAĞ
(Osmanlı Dönemi) Yaş
ÇAĞ
(Osmanlı Dönemi) Boy, kamet, tenâsüb, lüzumu derece semizlik.* Devir, tarih çağları. İlkçağ, Ortaçağ, Yeniçağ, Yakınça
ÇAĞ
(Osmanlı Dönemi) Zaman, vakit, esnâ, hengâm, mevsim
Çağ
(Osmanlı Dönemi) KIVAM
Çağ
asır
Çağ
vakit
çağ
Hayatın çocukluk, gençlik gibi türlü dönemlerinden her biri, yaş
çağ
Zaman parçası, vakit
çağ
Bir şeyin uygun, elverişli zamanı: "Kendi çocuğu daha evlenecek çağda olmadığına göre kim bilir kimleri baş göz etmiştir."- S. F. Abasıyanık
çağ
Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası, dönem, devir: "Dünya atom çağında, biz hâlâ medeniyet kavgası içindeyiz."- F. R. Atay
çağ
Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası, dönem, devir
çağ
Bir şeyin uygun, elverişli zamanı
çağ
Tarihin ayrıldığı dört büyük bölümden her biri, kurun
çağ
örgü şişi
çağ
Tarihin ayrıldığı dört büyük bölümden her biri
çağ
Bir katmanın oluştuğu süre
çağ
Evlerde pis suların aktığı çukur
çağ
Hayatın çocukluk, gençlik gibi türlü dönemlerinden her biri, yaş: "Yazık ki delikanlılık çağını çoktan aşmıştır, şakaklarına kır düşmüştür, ayrıca hastadır."- R. H. Karay
çağlamak
Köpürerek ve ses çıkararak coşkun bir biçimde akmak
çağlamak
Coşmak