çıkaran

listen to the pronunciation of çıkaran
التركية - الإنجليزية
provoking
monger
provocative
expulsive
removing
emissive
extrusive
expel
originator
çık
drop out of
isyan çıkaran
riotous
mesele çıkaran kimse
troublemaker
sorun çıkaran
bad hat
sorun çıkaran
mischief-maker
sorun çıkaran
troubler
sorun çıkaran
trouble maker
sorun çıkaran
troublemaker
yangın çıkaran
incendiary
yangın çıkaran kimse
incendiary
çık
(Bilgisayar) break

He took a walk before breakfast. - O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı.

What would you do if war were to break out? - Savaş çıksa ne yaparsın?

çık
(Bilgisayar) escape

They wanted to escape on vacation. - Tatile çıkmak istediler.

Tom pointed to the fire escape. - Tom yangın çıkışını işaret etti.

çık
{f} exit

Everybody in the building headed for the exits at the same time. - Binadaki herkes aynı anda çıkışa yöneldi.

Emergency exits must be kept free of blockages for public safety. - Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.

çık
got out

Tom got out of cleaning the bathroom. - Tom banyoyu temizlemekten çıktı.

The argument quickly got out of control. - Tartışma hızla kontrolden çıktı.

çık
{f} exited

Sami exited the underground parking lot. - Sami yeraltı otoparkından çıktı.

The old woman exited the bus. - Yaşlı kadın otobüsten çıktı.

çık
went forth
çık
go out

Daddy, may I go out and play? - Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?

I'm going to go out this afternoon. - Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.

çık
move up
çık
emerge

Emergency exits must be kept free of blockages for public safety. - Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.

It will be four years before the definite result of beef liberalization emerges. - Sığır serbestleştirilmesinin kesin sonucu ortaya çıkmadan önce dört yıl olacak.

çık
gone forth
çık
took off for
çık
go forth
çık
emanate
çık
take off for
çık
taken off for
çık
get out

I couldn't get out of my garage because there was a car in the way. - Yolda bir araba olduğu için garajımdan çıkamadım.

By the time you get out of prison, she'll have been married. - Sen hapishaneden çıkıncaya kadar o evlenmiş olacak.

deneyimi ön plana çıkaran kimse
highlighting the experience of someone who
anlaşmazlık çıkaran
divisive
baştan çıkaran
seducer
baştan çıkaran
perverter
baştan çıkaran kadın
temptress
baştan çıkaran kimse
tempter
baştan çıkaran kimse
seducer
baştan çıkaran kimse
Lothario
baştan çıkaran kimse
debaucher
boşa çıkaran
frustrating
buhar çıkaran
vaporous
duman çıkaran
smoky
duman çıkaran
smoking
göklere çıkaran anlatım
glowing account
günah çıkaran papaz
confessor
haklı çıkaran
justificatory
hayatın tadını çıkaran kimse
swinger
hisse senedi çıkaran şirket
issuer
kamış gibi ses çıkaran
reedy
kargaşa çıkaran
riotous
karışıklık çıkaran
disturbing
karışıklık çıkaran kimse
rioter
karışıklık çıkaran kimse
disturber
karışıklık çıkaran kimse
disorderly person
kopya çıkaran kimse
copyist
miyavlar gibi ses çıkaran kuş
catbird
nitrojen çıkaran bakteri
denitrying bacteria
ot çıkaran
herbiferous
ses çıkaran
sonorous
skandal çıkaran araştırmacı
muckrake
sonuç çıkaran
illative
sorun çıkaran kimse
troublemaker
tatsızlık çıkaran tip
petrel
taş çıkaran
head and shoulders above
teneke gibi ses çıkaran
tinny
yiyeceğini sosa daldırıp çıkaran kimse
dipper
zorluk çıkaran
awkward
zorluk çıkaran
obstructive
çileden çıkaran
exasperating
çileden çıkaran
explosive
çileden çıkaran
infuriating
çık
quit

Tom couldn't quite make out what the sign said. - Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.

She advised him to take a long holiday, so he immediately quit work and took a trip around the world. - O, ona uzun bir tatile çıkmasını tavsiye etti, bu yüzden o, derhal işi bıraktı ve dünya yolculuğuna çıktı.

çık
exeunt
üfleyerek ses çıkaran
piping
ıslık sesi çıkaran
sibilated
ısı çıkaran
exothermic
çıkaran
المفضلات