âmâç

listen to the pronunciation of âmâç
التركية - الإنجليزية
objective

The men achieved their objectives. - Erkekler amaçlarına ulaştı.

purpose

Atomic energy can be utilized for peaceful purposes. - Atom enerjisi barışçıl amaçlarla kullanılabilir.

Allocate a room for research purposes. - Araştırma amaçları için bir oda ayırın.

object

The men achieved their objectives. - Erkekler amaçlarına ulaştı.

aim

She aimed to become an actress. - O bir aktrist olmayı amaçladı.

We have achieved all our aims. - Biz tüm amaçlarımıza ulaştık.

goal

We always have to make efforts to reach our goals. - Amaçlarımıza ulaşmak için her zaman çaba harcamak zorundayız.

They will have achieved their goal. - Onlar amaçlarına ulaştılar.

intention

Their intentions are obvious. - Onların amaçları açıktır.

I need to know your intentions. - Amaçlarını bilmem gerekiyor.

target
point

With all due respect, I think they both had valid points. - Kusura bakmayın ama, onların her ikisinin mantıklı amaçları var.

What's the point in doing that? - Onu yapmada amaç nedir?

aim, goal, intention, objective, purpose, target, intent
scope
cause

We're here for a good cause. - Burada iyi bir amaç için buradayız.

ideal
intent

I need to know your intentions. - Amaçlarını bilmem gerekiyor.

Their intentions are obvious. - Onların amaçları açıktır.

sense
(Hukuk) objective, purpose, aim, objective
mission
bourn
destination

Tom and Mary finally reached their destination. - Tom ve Mary sonunda amaçlarına ulaştılar.

Truth is a goal, not a destination. - Gerçek, bir hedef değil, amaçtır.

wherefore
idea
{i} will

They will have achieved their goal. - Onlar amaçlarına ulaştılar.

{i} dream
higher
selective
end

Atomic energy can be used for peaceful ends. - Atom enerjisi barışçıl amaçlar için kullanılabilir.

function
sake
use

Special forces are used for special purposes. - Özel kuvvetler özel amaçlar için kullanılır.

This room is used for various purposes. - Bu oda birçok amaçla kullanılır.

the purpose
to aim
goal of
{i} design

It wasn't designed for that purpose. - Bu, o amaç için tasarlanmadı.

{i} bourne
{i} view
{i} Terminus
{i} turn
{i} consummation
{i} drift

Many people drift through life without a purpose. - Pek çok insan amaçsızca hayatın içinde sürükleniyor.

{i} meaning

I've been meaning to fix that leak. - O sızıntıyı gidermeyi amaçlıyorum.

amaç dışı
for purposes other than
amaç bilgisayar
object computer
amaç dil
object language, target language
amaç edinmek
to aspire
amaç edinmek
to take (something) as a goal
amaç evresi
target phase
amaç fiyatı
(Hukuk) norm price
amaç gütmek
to pursue a goal
amaç kod
object code
amaç konfigürasyon
object configuration
amaç küme
object pack, object deck
amaç makine
target machine, object machine
amaç modül
object module
amaç program
object code , object program
amaç program
target program, object program
amaçlar
(Dilbilim) objectives

The men achieved their objectives. - Erkekler amaçlarına ulaştı.

temel amaç
main purpose
birincil amaç
primary purpose
genel amaç
(Bilgisayar) general purpose
temel amaç
main goal
temel amaç
primary purpose
temel amaç
primary goal
temel amaç
primary aim
temel amaç
main objective
temel amaç
main aim
öncelikli amaç
primary purpose
amaçlar
purposes

Atomic energy can be utilized for peaceful purposes. - Atom enerjisi barışçıl amaçlarla kullanılabilir.

Special forces are used for special purposes. - Özel kuvvetler özel amaçlar için kullanılır.

amaçlar
goals

Tom and Mary have similar goals. - Tom ve Mary'nin benzer amaçları var.

Fred told his wife about the goals that he wanted to accomplish. - Fred başarmak istediği amaçlardan karısına bahsetti.

antlaşmanın amaç ve kapsamı
(Hukuk) aim and scope of the treaty
belirli amaç
specific aim
boş amaç
ignis fatuus
deniz özel amaç kuvveti
(Askeri) maritime special purpose force
esas amaç
(Hukuk) essential objective
genel amaç; grup
(Askeri) general purpose; group
gizli amaç
arriere pensee
görev, amaç, yönetm ve etkiler
(Askeri) task, purpose, method, and effects
kurumsal amaç
corporate objective
kısmi amaç
(Pisikoloji, Ruhbilim) partial aim
mutluluğu en yüce amaç sayan sistem
eudemonism
ortak amaç
(Hukuk) shared commitment
yeni amaç
(Bilgisayar) new purpose
yurt içi ekonomik amaç
(Ticaret) internal economic goal
yurt içi ekonomik amaç
(Ticaret) domestic economic goal
yüce amaç
apotheosis
özel amaç
special purpose
özel bir amaç için ayırmak
(Hukuk) earmark
التركية - التركية
Hedef: "Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır."- Anayasa
Gaye: "Kuruluş amaç ve şartlarını kaybeden yahut kanunun öngördüğü yükümlülükleri yerine getirmeyen dernekler, kendiliğinden dağılmış sayılır."- Anayasa
Ulaşmak istenilen sonuç, maksat: "Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz."- Anayasa
Hedef
Gaye
Erek
Erişilmek istenilen sonuç, maksat
(Osmanlı Dönemi) f. Saban demiri
(Osmanlı Dönemi) Hedef, nişan tahtası
amaç dışı
Gaye dışı, güdülen hedefin dışında olan
amaç edinmek
Bir amaca ulaşma isteğinde bulunmak
âmâç
المفضلات