He distributed his land among his sons.
- O, arazisini oğulları arasında dağıttı.
You can't build buildings on swampy land.
- Bataklık arazi üzerinde binalar yapamazsın.
The rough terrain checked the progress of the hikers.
- Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.
The terrain on Mars appears very hospitable.
- Mars arazisi çok konuksever görünüyor.
I have purchased eight acres of land for my retirement.
- Benim emekliliğim için sekiz dönüm arazi satın aldım.
I own 30 acres of land about 3 miles out of town.
- Şehrin yaklaşık 3 mil dışında 30 İngiliz dönümü arazim var.
I own 30 acres of land about 3 miles out of town.
- Şehrin yaklaşık 3 mil dışında 30 İngiliz dönümü arazim var.
Dan bought an acre of land in Nevada.
- Dan, Nevada'da bir dönüm arazi satın aldı.
Earth has mountains, forests, fields, animals and people.
- Dünyada dağlar, ormanlar, tarım arazileri, hayvanlar ve insanlar vardır.
This writer spent several years in the field with the troops.
- Bu yazar, birliklerle birlikte arazide birkaç yıl geçirdi
Tom inherited his uncle's estate.
- Tom amcasının arazisini miras olarak aldı.
This plot of land is my property.
- Bu arazi parçası benim malımdır.
Tom owns a small piece of land in the country.
- Tom memlekette küçük bir araziye sahiptir.
Nobody wanted to buy land in my country.
- Kimse ülkemden arazi satın almak istemedi.
This plot of land is my property.
- Bu arazi parçası benim malımdır.
Flat land has no mountains or hills.
- Düz arazi hiçbir dağ veya tepeye sahip değildir.
That tree is on Tom's property.
- O ağaç Tom'un arazisinin üzerinde.
The property was almost completely overgrown with wild blackberry bushes.
- Arazi neredeyse tamamen yabani böğürtlen çalılarla kaplanmıştı.
Arable land is land that can be used to grow crops.
- Ekilebilir arazi mahsul yetiştirilebilen arazi demektir.
The rough terrain checked the progress of the hikers.
- Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.