New York'ta yaşarken bir apartman dairesi kiraladık.
- We rented an apartment when we lived in New York.
O, gerçek bir daire değildir.
- It isn't a real apartment.
Ne oldu? Tüm apartman dairesinde su var.
- What happened? There's water in the whole apartment.
Benim apartman dairem buraya yakın.
- My apartment is near here.
New York'ta yaşarken bir apartman dairesi kiraladık.
- We rented an apartment when we lived in New York.
Bir apartman dairesinde yaşıyorum.
- I live in an apartment.
Daire üç küçük oda ve bir banyodan oluşuyor.
- The apartment consists of three small rooms and a bath.
Tom tek yatak odalı bir apartmanda yaşadı.
- Tom lived in a one-bedroom apartment.
Biz sadece iki haftayı ayrı geçirdik.
- We've just spent two weeks apart.
Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
- I like to take things apart to see what makes them tick.
Bizim apartmanın bodrum katında bir çamaşırhane var.
- There's a laundromat in the basement of our apartment building.
Benim apartmanımda köpeklere izin verilmez.
- Dogs aren't allowed in my apartment building.
Apartmandaki herkes bir mutfağı paylaşır.
- Everyone in the apartment block shares a kitchen.
Altı katlı bir apartmanın en üst katında yaşıyorum.
- I live on the top floor of a six storey apartment block.
Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
- I think we should spend some time apart from each other.
Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
- Sami spent more and more time apart from his wife.
Tamir etmek için radyoyu parçalara ayırdım.
- I took the radio apart to repair it.
Ne yazık ki bütün şey parçalara ayrıldı.
- Unfortunately, the whole thing fell apart.
Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
- Apart from his parents, no one knows him very well.
Tom'un dairesinde başka ne buldun?
- What else did you find in Tom's apartment?
Tom benim yerimden uzakta olmayan bir apartmanda yaşıyor.
- Tom lives in an apartment not far from my place.
Anne baban bizi sonsuza kadar uzak tutamazlar.
- Your parents can't keep us apart forever.
Leyla ve Selime aynı dairede oturuyorlardı ama çok farklı kadınlardı.
- Layla and Salima lived in the same apartment, but they were very different women.
İki kız ve üç erkek bir apartman dairesinde yaşıyor, her biri farklı bir ülkeden geliyor.
- Two girls and three boys live in the apartment, each one coming from a different country.
Birçok kitap için, kapaklar çok uzaktadır.
- For many books, the covers are too far apart.
Tom benim yerimden uzakta olmayan bir apartmanda yaşıyor.
- Tom lives in an apartment not far from my place.
İkizleri birbirinden ayırtedebilir misin?
- Can you tell the twins apart?
İkizler o kadar benziyorlardı ki birbirinden ayırt etmek zordu.
- The twins were so alike that it was difficult to tell them apart.
Şeyler parça parça oluyor.
- Things are coming apart.
By this contrivance I got into the inmost court; and, lying down upon my side, I applied my face to the windows of the middle stories, which were left open on purpose, and discovered the most splendid apartments that can be imagined. There I saw the empress and the young princes in their several lodgings, with their chief attendants about them.
The specification described the ordinary fare-box used in street cars and omnibuses, consisting of two apartments, the one directly above the other.... he passenger deposited his fare in an aperture in the top of the upper apartment. It fell upon and was arrested by a movable platform.... This platform turned on an axis acted on by a lever. When turned, the fare fell into the lower apartment, which was a receptacle for holding the fares accumulated.
apartment dwellers.
Let Pleasure go, put Care apart.
Consider the two propositions apart.
A handful of examples apart, an English preposition precedes its complement.
to take a piece of machinery apart.
... and then they repent a something but because apartment ...
... Your car might drive itself to the repo yard. Or your high-rise apartment building may switch ...