Birkaç imla hatasının dışında, o iyi bir evrak.
- It's a good paper, apart from a few spelling mistakes.
Anne ve babasının dışında, hiç kimse şüpheliyi savunmadı.
- Apart from his parents, nobody would defend the suspect.
Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
- Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
- Apart from his parents, no one knows him very well.
Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
- I like to take things apart to see what makes them tick.
Biz sadece iki haftayı ayrı geçirdik.
- We've just spent two weeks apart.
Tamir etmek için radyoyu parçalara ayırdım.
- I took the radio apart to repair it.
Ne yazık ki bütün şey parçalara ayrıldı.
- Unfortunately, the whole thing fell apart.
Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
- Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
Bu daire, binadaki herhangi başka birinden daha büyüktür.
- This apartment is bigger than any other one in the building.
Tom çalıştığı yerden çok uzakta olmayan bir daire bulmalı.
- Tom needs to find an apartment not too far from where he works.
Tom benim yerimden uzakta olmayan bir apartmanda yaşıyor.
- Tom lives in an apartment not far from my place.
Şeyler parça parça oluyor.
- Things are coming apart.
All right, but apart from the sanitation, the medicine, education, wine, public order, irrigation, roads, a fresh water system, and public health, what have the Romans ever done for us? - Life of Brian.
A handful of examples apart, an English preposition precedes its complement.
... the world apart from America. ...
... ALAN RUSBRIDGER: Apart from The Guardian. ...