O, ailesinden ayrı yaşıyor.
- He lives apart from his family.
Biz sadece iki haftayı ayrı geçirdik.
- We've just spent two weeks apart.
Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
- I think we should spend some time apart from each other.
Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
- Sami spent more and more time apart from his wife.
O, bir saati parçalara ayırdı.
- He took apart a watch.
Tamir etmek için radyoyu parçalara ayırdım.
- I took the radio apart to repair it.
Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
- Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
Bu daire, binadaki herhangi başka birinden daha büyüktür.
- This apartment is bigger than any other one in the building.
Tom ve Mary gittikçe birbirlerinden uzaklaşıyorlar.
- Tom and Mary are growing further and further apart.
Anne baban bizi sonsuza kadar uzak tutamazlar.
- Your parents can't keep us apart forever.
Leyla ve Selime aynı dairede oturuyorlardı ama çok farklı kadınlardı.
- Layla and Salima lived in the same apartment, but they were very different women.
İki kız ve üç erkek bir apartman dairesinde yaşıyor, her biri farklı bir ülkeden geliyor.
- Two girls and three boys live in the apartment, each one coming from a different country.
Tom çalıştığı yerden çok uzakta olmayan bir daire bulmalı.
- Tom needs to find an apartment not too far from where he works.
Birçok kitap için, kapaklar çok uzaktadır.
- For many books, the covers are too far apart.
İkizleri birbirinden ayırtedebilir misin?
- Can you tell the twins apart?
Ben bir daire aramakla meşgulüm.
- I'm busy looking for an apartment.
Şeyler parça parça oluyor.
- Things are coming apart.
Let Pleasure go, put Care apart.
Consider the two propositions apart.
A handful of examples apart, an English preposition precedes its complement.
to take a piece of machinery apart.