Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
- You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
Dinledim fakat hiçbir şey duymadım.
- I listened, but I didn't hear anything.
Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
- I've got nothing to say to him.
Ailen hakkında hiçbir şey bilmiyor.
- She knows nothing about your family.
Bu, onları bir ders kitabı için, bir uygulama için, bir araştırma projesi için, her şey için yeniden serbestçe kullanabileceğin anlamına gelir.
- This means you can reuse them freely for a textbook, for an application, for a research project, for anything!
Senin için her şeyi yapacağım.
- I will do anything for you.
Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
- I've got nothing to say to him.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That will change nothing.
Buzdolabında içilebilecek herhangi bir şey var mı?
- Is there anything to drink in the refrigerator?
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Çaba olmadan hiç bir şey kazanılamaz.
- Nothing can be gained without effort.
Onu geri getirmek için yapabileceğimiz hiç bir şey yok.
- There is nothing we can do to bring him back.
Senin için ne olsa yapmaya hazırım.
- I am quite willing to do anything for you.
Akıllı insanlar hiçlikten nasıl para kazanılacağını bilirler.
- Clever people know how to make money out of nothing.
Hiçlik, hiçlikten gelir.
- Nothing comes of nothing.
Ya hepsi, ya da hiçbiri.
- It's either everything or nothing.
O, sevgilisinin arzuların tatmin etmek için her şeyi yaptı ama hiçbiri işe yaramadı.
- He had done everything to satisfy his beloved's desires, but nothing worked.
Misako hakkında hiç bir şey duydun mu?
- Do you ever hear anything about Misako?
Bu şimdiye kadar gördüğüm hiç bir şeye benzemiyor.
- That doesn't look like anything I've ever seen.
Son puan iki sıfırdı.
- The final score was two to nothing.
Senin değerin sıfırdan daha az.
- You're worth less than nothing.
Boşu boşuna yaygara yapmayı bırak.
- Stop making a fuss over nothing.
O, arabayı boşuna aldı.
- He got the car for nothing.
Bu eski köyde hiçbir şey olmaz.
- Nothing ever happens in this old village.
Hiçbir şey tesadüfen olmaz.
- Nothing happens by chance.
Herkes Japonya'da artık kötü bir şey asla olmayacağını umuyor.
- Everyone is hoping nothing bad will ever happen in Japan.
Hiçbir şey asla değişmeyecek.
- Nothing will ever change.
Tüm gün katiyen bir şey yemedim.
- I ate absolutely nothing the whole day.
Katiyen yapmayacaksın.
- You'll do nothing of the kind.
I didn't see nothing. .
I know nothing about it.
- I don't know anything about it.
He eats nothing more than fruit.
- He doesn't eat anything except fruit.
That isn't anything like a car.
I would not do it for anything.
... something I'm sure we don't know anything about. ...
... and transit anything inherent said in this ...