anything presented or given; a gift; a donative; as, a christmas present

listen to the pronunciation of anything presented or given; a gift; a donative; as, a christmas present
İngilizce - Türkçe

anything presented or given; a gift; a donative; as, a christmas present teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

present
{i} mevcut

Tom'un dışında herkes mevcuttu. - All but Tom were present.

Kabinenin her üyesi mevcuttu. - Every member of the cabinet was present.

present
{i} şu an

Şu andaki hükümetin çok sayıda problemleri var. - The present government has many problems.

Onlar şu anda İngiltere'de büyük bir şirket için çalışıyorlar. - At present they are working for a big company in England.

present
{i} hediye, armağan
present
{s} şimdiki

Şimdiki işimi bırakacağım. - I am going to leave my present job.

Onun şimdiki yardımcısı Bayan Nokami'dir. - His present assistant is Miss Nokami.

present
{s} halihazırdaki
present
bergüzar
present
gün

Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum. - I would like to give him a present for his birthday.

Büyükbabam bana bir doğum günü hediyesi verdi. - My grandfather gave me a birthday present.

present
{i} belge
present
tanıtmak
present
sahnede göstermek
present
{i} şimdiki zaman

Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın. - You must live in the present, not in the past.

Cennet ya da cehennem yoktur. Biz sadece şimdiki zamanda yaşayabiliriz. - There is no heaven or hell. We can only live in the present.

present
{s} adı geçen
present
(fiil) sunmak, sahneye koymak, vermek, bulunmak (iltifat), tanıtmak, takdim etmek, ortaya koymak, ileri sürmek, aday göstermek, arzetmek, çıkarmak, ibraz etmek, nişan almak, doğrultmak (silah), doğrultmak, sahnelemek
present
{f} takdim etmek
present
takdim etme
present
şu anki

Tom şu anki maaşından memnun değil. - Tom isn't content with his present salary.

Şu anki maaşından memnun musun? - Are you content with your present salary?

present
bugünkü

Tom bugünkü maaşından memnun. - Tom is content with his present salary.

Tom bugünkü toplantıda hazır olacak. - Tom is going to be present at today's meeting.

present
{s} bulunan, hazır, mevcut: the animals present in this region bu bölgede bulunan
İngilizce - İngilizce
present
anything presented or given; a gift; a donative; as, a christmas present