As a guest lecturer in Nelson's class, Miller ran through his ideas for a Xanadu-like software system. Afterward, he was approached by one of the students, Stuart Greene. Miller asked Greene what the reaction to his ideas had been. Not so good, Greene informed him. As always, the class had listened in dumb incomprehension. They seldom understood what Nelson was talking about, and when Miller launched into a similar enthusiastic tirade, their response, Greene laughed, was Oh, no, we can't believe there's another one!.
Tom has just found out that he's Mary's father.
- Tom onun Mary'nin babası olduğunu henüz anladı.
Tom called Mary and found out she wasn't planning on coming.
- Tom Mary'yi aradı ve onun gelmeyi planlamadığını anladı.
Tom didn't find out he was adopted until he was thirteen.
- Tom on üç yaşına kadar evlat edinildiğini anlamadı.
Tom didn't find out he had been adopted until he was thirteen.
- Tom on üç yaşına kadar evlat edinildiğini anlamadı.
I can't make out the meaning of this sentence.
- Ben bu cümlenin anlamını çıkaramıyorum.
I could not make out what he meant.
- Onun ne demek istediğini anlayamadım.
Any universe simple enough to be understood is too simple to produce a mind able to understand it.
- Anlaşılması yeterince basit bir evren onu anlayabilecek bir aklı üretemeyecek kadar çok basittir.
I know you think you understood what you thought I said, but I'm not sure you realized that what you heard is not what I meant.
- Ne söylediğimi sandığını anladığını düşündüğünü biliyorum fakat duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını anladığından emin değilim.
Tom tried to make sense of what just happened.
- Tom sadece ne olduğunu anlamaya çalıştı.
Can you make sense of what he says?
- Onun ne söylediğini anlayabiliyor musun?
Tom says that he has no trouble understanding Mary's French.
- Tom Mary'yi Fransızca anlamakta zorlanmadığını söylüyor.
This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
- Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
I got it, so no bullshit, okay?
- Anladım, bu yüzden saçmalık yok, değil mi?
Tom got it all wrong.
- Tom onun hepsini yanlış anladı.
Tom is just beginning to catch on.
- Tom, daha yeni anlamaya başlıyor.
She doesn't seem to be able to catch on to what he is saying.
- O onun ne dediğini anlayabiliyor gibi görünmüyor.
I'm trying to figure out how you managed to do that without anyone finding out.
- Biri fark etmeden onu nasıl başardığını anlamaya çalışıyorum.
I doubt Tom can comprehend what we're talking about.
- Tom'un ne hakkında konuştuğumuzu anlayabileceğinden şüphe duyuyorum.
Little by little you will begin to comprehend the text without translations or explanations.
- Yavaş yavaş çeviriler veya açıklamalar olmadan metni anlamaya başlayacaksınız.
I imagine that Tom will eventually figure out that Mary doesn't really like him.
- Sanırım sonunda Tom Mary'nin gerçekten ondan hoşlanmadığını anlayacak.
Tom couldn't figure out what Mary was trying to say.
- Tom Mary'nin ne söylemeye çalıştığını anlayamadı.
I do not understand you.
- Siz insanları anlamıyorum.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.