As a guest lecturer in Nelson's class, Miller ran through his ideas for a Xanadu-like software system. Afterward, he was approached by one of the students, Stuart Greene. Miller asked Greene what the reaction to his ideas had been. Not so good, Greene informed him. As always, the class had listened in dumb incomprehension. They seldom understood what Nelson was talking about, and when Miller launched into a similar enthusiastic tirade, their response, Greene laughed, was Oh, no, we can't believe there's another one!.
Tom just found out that he has to move to Boston.
- Tom Boston'a taşınmak zorunda olduğunu anladı.
Tom found out later that the woman he met in the park was Mary.
- Tom daha sonra parkta karşılaştığı kadının Mary olduğunu anladı.
Tom didn't find out he had been adopted until he was thirteen.
- Tom on üç yaşına kadar evlat edinildiğini anlamadı.
Tom didn't find out he was adopted until he was thirteen.
- Tom on üç yaşına kadar evlat edinildiğini anlamadı.
I could hardly make out what she said.
- Söylediği şeyi zorla anlayabildim.
I can't make out what you're saying.
- Söylediğini anlayamıyorum.
Read such books as can be easily understood.
- Kolayca anlaşılabilir olduğu için bu tür kitapları okuyun.
Any universe simple enough to be understood is too simple to produce a mind able to understand it.
- Anlaşılması yeterince basit bir evren onu anlayabilecek bir aklı üretemeyecek kadar çok basittir.
Can you make sense of what he says?
- Onun ne söylediğini anlayabiliyor musun?
Tom tried to make sense of what just happened.
- Tom sadece ne olduğunu anlamaya çalıştı.
Tom says that he has no trouble understanding Mary's French.
- Tom Mary'yi Fransızca anlamakta zorlanmadığını söylüyor.
I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
- Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
I got it, so no bullshit, okay?
- Anladım, bu yüzden saçmalık yok, değil mi?
Tom got it all wrong.
- Tom onun hepsini yanlış anladı.
Being a foreigner, I couldn't catch on to the joke.
- Ben bir yabancı olduğum için, şakayı anlayamadım.
I couldn't catch on to the joke he told us.
- Onun bize anlattığı şakayı anlayamadım.
I'm trying to figure out how you managed to do that without anyone finding out.
- Biri fark etmeden onu nasıl başardığını anlamaya çalışıyorum.
Little by little you will begin to comprehend the text without translations or explanations.
- Yavaş yavaş çeviriler veya açıklamalar olmadan metni anlamaya başlayacaksınız.
I doubt Tom can comprehend what we're talking about.
- Tom'un ne hakkında konuştuğumuzu anlayabileceğinden şüphe duyuyorum.
I couldn't figure out what he meant.
- Onun ne demek istediğini anlayamadım.
I imagine that Tom will eventually figure out that Mary doesn't really like him.
- Sanırım sonunda Tom Mary'nin gerçekten ondan hoşlanmadığını anlayacak.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
I do not understand you.
- Siz insanları anlamıyorum.