Significant differences were found.
- Anlamlı farklılıklar bulundu.
Every word is significant.
- Her sözcük anlamlıdır.
Welcome to a new and more meaningful reality.
- Yeni ve daha anlamlı bir gerçekliğe hoş geldin.
Everyone listened and was very happy, thinking this wedding was both original and meaningful.
- Herkes dinledi ve çok mutluydu, düğünün özgün ve anlamlı olduğunu düşündüler.
He regards women as disposable pleasures rather than as meaningful pursuits.
- O, kadınları anlamlı bir meşgale olmaktan daha ziyade tek kullanımlık zevk olarak görüyor.
Tom gave Mary a meaningful look.
- Tom Mary'ye anlamlı bir bakış attı.
The French language is rich in synonyms.
- Fransızca dili eş anlamlı sözcüklerce zengindir.
It doesn't make sense to me.
- Bana göre bir anlamı yok.
When I found my true identity, my life began to make sense.
- Gerçek kimliğini bulduğumda, hayatım bir anlam ifade etmeye başladı.
The term hutong, originally meaning water well, came from the Mongolian language about 700 years ago.
- Orijinalde su kuyusu anlamına gelen hutong sözcüğü, Moğol dilinden yaklaşık 700 yıl önce gelmiştir.
Her words were completely meaningless.
- Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
Where a painting's general sense seems clear, moreover, the exact decoding of its content remains in doubt.
- Bir resmin genel anlamı açık görünse de, buna rağmen, onun içeriğinin tam çözümü şüpheli kalır.
The word ‘antonym’ is antonymous to ‘synonym’.
- Zıt anlamlı sözcüğü eş anlamlı sözcüğünün zıt anlamlısıdır.
I don't understand what his intentions are.
- Onun niyetlerinin ne olduğunu anlamıyorum.
You have to read between the lines to know the true intention of the author.
- Yazarın gerçek niyetini bilmek için yazının gerçek anlamını bulmalısınız.
Some people find it easier to grasp the short-term effects of smoking.
- Bazı insanlar sigaranın kısa vadeli etkilerini anlamayı daha kolay buluyor.
I tried to sound out his views.
- Onun görüşlerini anlamaya çalıştım.
Your thoughts are of no significance at all.
- Düşüncelerinizin hiçbir anlamı yok.
Life is cruel but not pointless.
- Hayat zalim; fakat anlamsız değil.
He seems to have missed the point.
- Konuyu anlamamış gibi görünüyor.
You're arguing semantics.
- Anlambilim tartışıyorsunuz.
What does this sign mean?
- Bu işaret ne anlama geliyor?
YouTube videos are very meaningless.
- YouTube videoları çok anlamsız.
If religion were synonymous with morality, Brazil would be the most uncorrupted country in the world.
- Din, ahlak ile eş anlamlı olsa, Brezilya dünyada en bozulmamış ülke olur.
Eating good isn't synonymous for eating a lot.
- İyi yemek, çok yemekle eş anlamlı değildir.
His explanation was too sketchy. I didn't understand it.
- Açıklaması çok baştan savmaydı. Onu anlamadım.
Don't hesitate to ask questions if you don't understand my explanation.
- Açıklamamı anlamazsan sorular sormaktan çekinme.
Understanding one another is important.
- Birinin diğerini anlaması önemlidir.
To understand each other is important.
- Birbirimizi anlamak önemlidir.
I don't understand. Why do you hang out with her all the time?
- Anlamıyorum. Niye hep onunla takılıyorsun?
I don't understand why you hang out with Tom all the time.
- Her zaman Tom'la niye takıldığını anlamıyorum.
Bu kelimenin manası nedir?
- Bu sözcüğün anlamı nedir?
Kelimelerin manası kontekste göre değişir.
- Kelimelerin anlamı içeriğe göre değişir.