anlam

listen to the pronunciation of anlam
Türkçe - İngilizce
sense

I am nervous in a sense. - Ben bir anlamda asabiyim.

It doesn't make sense to me. - Bana göre bir anlamı yok.

meaning

Her words were completely meaningless. - Onun sözleri tamamen anlamsızdı.

Everyone listened and was very happy, thinking this wedding was both original and meaningful. - Herkes dinledi ve çok mutluydu, düğünün özgün ve anlamlı olduğunu düşündüler.

meaning, sense
construction
intention

You have to read between the lines to know the true intention of the author. - Yazarın gerçek niyetini bilmek için yazının gerçek anlamını bulmalısınız.

I don't understand what his intentions are. - Onun niyetlerinin ne olduğunu anlamıyorum.

effect

Some people find it easier to grasp the short-term effects of smoking. - Bazı insanlar sigaranın kısa vadeli etkilerini anlamayı daha kolay buluyor.

drift
sound

I tried to sound out his views. - Onun görüşlerini anlamaya çalıştım.

content

Where a painting's general sense seems clear, moreover, the exact decoding of its content remains in doubt. - Bir resmin genel anlamı açık görünse de, buna rağmen, onun içeriğinin tam çözümü şüpheli kalır.

strain
explanation

Your detailed explanation of the situation has let me see the light. - Durumla ilgili ayrıntılı açıklaman benim anlamamı sağladı.

Thanks for your explanation. It helps to understand the sentence correctly. - Açıklaman için teşekkürler. Bu, cümleyi doğru anlamaya yardımcı olur.

significancy
tenor
acceptation
point

I think you've missed the point. - Sanırım konuyu anlamadın.

I don't see your point. - Siz insanları anlamıyorum.

signification
inference
purview
meaning, sense mana
(Hukuk) significance

Your thoughts are of no significance at all. - Düşüncelerinizin hiçbir anlamı yok.

purport
denotation
import

Some day you will come to realize the importance of saving. - Bir gün tasarrufun önemini anlamak için geleceksin.

Understanding one another is important. - Birinin diğerini anlaması önemlidir.

hang

I don't understand. Why do you hang out with her all the time? - Anlamıyorum. Niye hep onunla takılıyorsun?

I don't understand why you hang out with Tom so much. - Tom'la neden bu kadar çok takıldığını anlamıyorum.

rhyme or reason
semantics

You're arguing semantics. - Anlambilim tartışıyorsunuz.

{i} mean

Amnesia means loss of memory. - Amnezi, hafıza kaybı anlamına gelir.

YouTube videos are very meaningless. - YouTube videoları çok anlamsız.

implication
meaning to
anlam çıkarma
(Ticaret) interpretation
anlam çıkarmak
infer
anlam alanı
(Dilbilim) semantic field
anlam ayırıcı
(Dilbilim) distinctive
anlam bulanıklığı
ambiguity
anlam bütünlüğü
cohesion
anlam bütünlüğü
meaning unity
anlam değişimi
(Dilbilim) semantic change
anlam karmaşası
ambiguity
anlam kazanmak
find meaning
anlam kazanmak
reach significance
anlam kazanmak
make sense
anlam yücelmesi
(Dilbilim) amelioration
anlam yükleme
(Tıp) meaning imposition
anlam çıkarma
inferring
anlam çıkarmak
make sense out of
anlam çıkarmak
(Dilbilim) extrapolate
anlam bilim
semantics
anlam bilimi
semantics
anlam kazanmak
Gain meaning
anlam olarak
as a means
anlam verme
make sense
anlam vermek
make of
anlam yükleme
mean load
anlam alanı kuramı
(Dilbilim) semantic field theory
anlam aykırılığı
(Tiyatro) contrary sense
anlam aykırılığı
internal contradiction
anlam ayırtmacı
(Dilbilim) semantic differential
anlam bayağılaşması
pejoration
anlam bağıntılı uyum
(Dilbilim) synesis
anlam belirleyeni
(Dilbilim) semantic marker
anlam belirsizliği
ambiguity
anlam bilimci
(Dilbilim) semanticist
anlam bozan kelime
(Dilbilim) weasel
anlam bozan kelimeli
(Dilbilim) weasel worded
anlam bozucu kelime
(Dilbilim) weasel word
anlam daralması
semantic restriction
anlam değeri
(Dilbilim) semantic value
anlam değişmesi
semantic change
anlam değiştirmek
change its meaning
anlam ekseni
(Dilbilim) semantic axis
anlam felsefesi
(Dilbilim) rhematics
anlam genişlemesi
(Dilbilim) extension of meaning
anlam genişlemesi
(Dilbilim) widening of meaning
anlam genişlemesi
semantic extension
anlam ifade eden
significative
anlam ifade etmek
make a sense
anlam ifade etmemek
to be meaningless
anlam ifade etmemek
not to have a meaning
anlam ifade etmemek
it doesn't make a sense
anlam ile ilgili
semantic
anlam içerme
pregnancy
anlam katmak
give meaning to (someone)
anlam katmanı
(Dilbilim) sememic stratum
anlam kaybı
loss in meaning
anlam kaybı
meaning loss
anlam kaybı
semantic loss
anlam kayması
(Dilbilim) semantic shift
anlam kayması
semantic displacement, semantic transference
anlam kazandırmak
give new meaning to
anlam kazandırmak
add meaning
anlam kuramı
(Dilbilim) theory of meaning
anlam kötülenmesi
(Dilbilim) pejoration
anlam odağı
(Dilbilim) rheme
anlam olarak almak
have as a meaning
anlam sapması
out of context
anlam söyleşmesi
(Dilbilim) negotiation of meaning
anlam taşımak
bear meaning
anlam taşımak
carry meaning
anlam taşımak
carry a meaning
anlam taşıyan
(Bilgisayar) significand
anlam uzamı
(Dilbilim) semantic range
anlam verememek
unable to understand
anlam verememek
make nothing of
anlam vermek
to construe
anlam yeterliliği
(Pisikoloji, Ruhbilim) adequacy of meaning
anlam yitirmek
lose meaning
anlam yitirmek
become meaningless
anlam yoluyla terapi
logotherapy
anlam yüklemek
attribute a meaning
anlam yüklemek
attribute a meaning to
anlam yüklemek
ascribe a meaning to
anlam yüklemek
assign a meaning
anlam çiftleri
(Dilbilim) semantic pair
anlam çözümlemesi
(Dilbilim) semantic analysis
anlam çözümlemesi
(Dilbilim) componential analysis
anlam çözümlemesi
(Dilbilim) semic analysis
anlam çıkararak
(Dilbilim) extrapolating
anlam çıkarma
illation
anlam çıkarmak
make out
anlam çıkarmak
to make sth of sb/sth
anlam çıkarmak
get a grip on
anlam çıkarmak
judge
anlam çıkarmaya çalışmak
read into
anlam çıkartma
educing
anlam çıkartılabilen
educible
anlam çıkartılmış
educed
anlam çıkartılmış
extrapolated
anlam üçgeni
(Dilbilim) semantic triangle
anlam 
(Pisikoloji, Ruhbilim) meaning 
gerçek anlam
value
sözleri ters anlam kullanarak kuvvetlendirme
oxymoron
duygusal anlam
(Dilbilim) affective meaning
esas anlam
gist
anlam vermek
read
anlam vermek
construe
Anlamlar
meanings

This sentence has various meanings. - Bu cümlenin çeşitli anlamları var

The English and German sentences have totally different meanings. - İngilizce ve Almanca cümleler tamamen farklı anlamlara sahiptir.

anlamlar
significances
karşıt anlam
Antonym
orhann anlam
orhann meaning
zıt anlam
Antonym

The word ‘antonym’ is antonymous to ‘synonym’. - Zıt anlamlı sözcüğü eş anlamlı sözcüğünün zıt anlamlısıdır.

anlam vermek
signify
ardında yatan anlam
overtone
başka anlam vermek
explain away
belirtilmek istenen anlam
purport
birim anlam
(Dilbilim) episemem
cümledeki anlam uyuşmazlığı
anacoluthon
diğer anlam
connotation
gerçek anlam
real meaning

Examinations interfere with the real meaning of education. - Sınavlar eğitimin gerçek anlamına müdahale eder.

It's about time for our children to learn the real meaning of Christmas. - Çocuklarımızın Noel'in gerçek anlamını öğrenmeleri için zamanı geldi.

gerçek anlam
spirit
manevi anlam vermek
spiritualize
olağan anlam
(Hukuk) natural meaning
toplumsal anlam
(Dilbilim) social meaning
zıt anlam kullanma
antiphrasis
çağrıştırdığı anlam
connotation
çok önemli anlam
(Hukuk) crucial significance
Türkçe - Türkçe
Bir kelimeden, bir sözden, bir davranış veya olgudan anlaşılan şey; bunların hatırlattığı düşünce veya nesne, mana, fehva
Bir önermenin, bir tasarının, bir düşüncenin veya eserin anlatmak istediği şey
Bir kelimeden, bir sözden, bir davranış veya olgudan anlaşılan şey, bunların hatırlattığı düşünce veya nesne, mana, fehva, valör
meal
deme
valör
mana

Kelimelerin manası kontekste göre değişir. - Kelimelerin anlamı içeriğe göre değişir.

Bu kelimenin manası nedir? - Bu sözcüğün anlamı nedir?

medlül
fehva
medlûl
fevha
anlam aykırılığı
Karşıt anlamlı kelimelerin, sözlerin bir araya gelmesi
anlam bayağılaşması
Anlam kötüleşmesi
anlam bilimi
Dili anlam açısından inceleyen bilim dalı, semantik
anlam bilimsel
Anlam bilimi ile ilgili, semantik
anlam daralması
Geniş kavramları olan bir kelimenin, bu kavramlar içinden tek bir anlam bildirmesi durumu, genel bir anlamdan özel bir anlama geçiş
anlam değişmesi
Anlamın daralması, genişlemesi, kayması veya bayağılaşması
anlam genişlemesi
Dar bir anlamda kullanılan bazı kelimelerdeki anlamın ilgili kavramlara yayılması
anlam iyileşmesi
Kötü ve olumsuz bir anlamı olan bir kelimenin zamanla iyi bir anlam kazanması
anlam kayması
Yeni bir anlam vermek üzere kelimelerin gerçek anlamlarından kayarak kalıplaşmaları
anlam kötüleşmesi
Anlamı iyi ve olumlu olan bir kelimenin zamanla kötü veya kötüye doğru giden bir anlam kazanması, anlam bayağılaşması
anlam
Sözler arasında anlam birliği olması durumu
Anlam vermek
manalandırmak
bağlamsal anlam
Bir sözün kullanılan veya amaçlanan bağlama göre anlam kazanması
ikiz anlam
Bir anlatımın, iki türlü anlam verecek biçimde kurulmuş olması
anlam