Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.
- Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.
Öfkeli kalabalık binaya saldırdı.
- The angry mob attacked the building.
Tom geç kaldığı için kendine kızmıştı.
- Tom was angry with himself for being late.
Yumiko biraz kızmıştı.
- Yumiko was a little angry.
Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
- When angry, count ten; when very angry, a hundred.
Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
- The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
Nadiren kızgın ya da sinirli olur.
- He seldom gets angry or irritated.
Tom sinirli ve öfkeli görünüyor.
- Tom seems frustrated and angry.
Oldukça hiddetli görünüyorsun.
- You look pretty angry.
Tom odayı öfkeyle terk etti.
- Tom left the room angry.
Tom kızmakta haklıydı.
- Tom had every right to be angry.
Tom'un kızmak için nedenleri vardı.
- Tom had reasons to be angry.
İnsanlar ona karşı geldiği zaman o sinirlenmek eğilimindedir.
- He tends to get angry when people oppose him.
Onu gördüğüm an, bana kızgın olduğunu biliyordum.
- The moment I saw him, I knew he was angry with me.
Annem, babamın bana neden çok kızgın olduğunu bana anlattı.
- My mother told me why my father was so angry with me.
Leyla bütün beyaz insanlarla kavgalıydı.
- Layla was angry with all white people.
Mary, sakin ol. Kızmak zararlıdır.
- Mary, come down. It is harmful to get angry.
Kızmak için neden yok.
- That's no reason to get angry.
O, ona öfkeyle baktı.
- She looked at him angrily.
Tom öfkeyle kapıyı kapattı.
- Tom angrily closed the door.
Kızgınlıkla Hey, suyumu kirlettiniz! diye bağırdı.
- He shouted angrily, Hey! You contaminated my water!
O, Şu anda bakıyorsun. Sen röntgenliyorsun Tom dedi kızgınlıkla.
- Just now, you were looking. You Peeping Tom,she said angrily.
Benimle ilgili olarak, sinirlenince sessizliğe büründüğümü bilmelisin.
- Something you should know about me is that when I get angry, I get quiet.
Tom kolayca sinirlenen insanlardan hoşlanmaz.
- Tom doesn't like people who get angry easily.
O, kızgın bir şekilde ona baktı.
- He looked at her angrily.
Sami o gece Leyla'nın dairesinde olduğunu kızgın bir şekilde yalanladı.
- Sami angrily denied he was in Layla's apartment that night.
The broken glass left two angry cuts across my arm.
An angry mob started looting the warehouse.
Angry clouds raced across the sky.
He gets mad very easily.
- He easily gets angry.
It is completely natural for her to be mad.
- It is quite natural for her to get angry.
A man said he'd give me five pounds if I'd paint him and his missis and the dog and the cottage. And I went and put the fowls in instead of the dog, and he was waxy, so I had to knock a quid off.
The customer gave a red-faced account of the argument with the waiter.
... and angry and fun and, like, we have this gigantic bridge that be drops down from the ...
... thunder? Are they angry at us?" ...