Seni kızdırmak istemiyorum.
- I don't wish to anger you.
Yüzü öfkeden kıpkırmızıydı.
- Her face was bright red with anger.
Annemizin öfkesinin şiddetiyle şok olduk.
- We were shocked by the intensity of our mother's anger.
Sevgi kızgınlıktan iyidir. Umut korkudan iyidir.
- Love is better than anger. Hope is better than fear.
Kızgınlık, gerekçesinin görülmesini engelledi.
- Anger deprived him of his reason.
Sinirden kıpkırmızı olmuştu.
- He was red with anger.
Onlar bizi davranışlarıyla sinirlendiriyor.
- They anger us with their behavior.
Onun sözleri onu kızdırdı.
- Her words angered him.
Onun eylemleri büyük ölçüde Meksikalı liderleri kızdırdı.
- His actions greatly angered Mexican leaders.
Kızmak için nedenin yok.
- You have no cause for anger.
Onun davranışı polisi kızdırdı.
- His behavior angered the policeman.
O, arkadaşlarının cinayetiyle kızdırıldı.
- He was angered by the murder of their comrades.
Onun eylemleri büyük ölçüde Meksikalı liderleri kızdırdı.
- His actions greatly angered Mexican leaders.
Onun davranışı polisi kızdırdı.
- His behavior angered the policeman.
O, öfkeyle kapıyı çarptı.
- He banged the door in anger.
Öfkeyle dışarı çıktı.
- He went out in anger.
You anger too easily.
You need to control your anger.
Don't anger me.
The rebellious boy's father showed great anger management when he had to deal with his increasingly bad behavior.
... all the sadness and frustration and anger and hurt, and then the crowd starts screaming, ...