an intensifier used to emphasize impatience or express exasperation

listen to the pronunciation of an intensifier used to emphasize impatience or express exasperation
İngilizce - Türkçe

an intensifier used to emphasize impatience or express exasperation teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

already
zaten

Eve ulaştığında saat zaten on ikiydi. - It was already twelve when he reached home.

Ben zaten iki saattir buradayım. - I've already been here two hours.

already
halihazırda

Halihazırda daha iyi hissediyorum. - I already feel much better.

already
çoktan

O zamana kadar çoktan ayrılmış olacağım. - By that time I'll have already left.

Tren çoktan hareket etti. - The train has already left.

already
önceden

Bu hafta sonu için Tom'un önceden planları var. - Tom already has plans for this weekend.

Tim'i bulamıyorum, o önceden gitti mi? - I can't find Tim. Has he gone already?

already
şimdiden, halen (Türkçede genellikle çevirisiz kalır.): You're too late; he's already gone. Geç kaldın; gitti
already
hanidir
already
işte

Annesi işten eve zaten dönmüştü ve hazırlanmış akşam yemeğini yedi. - His mother was already home from work and had supper prepared.

Zaten işte olman gerekmiyor mu? - Shouldn't you be at work already?

already
daha önce

Daha önce öğle yemeği yedim. - I have already eaten lunch.

Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü. - The student has already solved all the problems.

already
evvelce
already
bile

Önceden biletinizi aldınız mı? - Have you already bought your ticket?

Saat dokuz oldu bile. - It is already nine o'clock.

already
daha önce/zaten/şimdiden
already
şimdiden

O iki yaşında, ama şimdiden 100'e kadar sayabiliyor. - She is two years old, but she can already count to 100.

Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor. - My son can already count to one hundred.

already
Beklenenden daha
already
halen

Tom neden onu halen yapmadı? - Why hasn't Tom already done that?

Kuzenim halen dört yaşında. - My cousin is already four years old.

İngilizce - İngilizce
already
an intensifier used to emphasize impatience or express exasperation

    Heceleme

    an in·ten·si·fi·er used to em·pha·size im·pa·tience or ex·press ex·as·pe·ra·tion

    Telaffuz