Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
O çok zeki ve hırslı.
- She is very intelligent and passionate.
Politika konusunda daima çok hırslı oldum.
- I have always been very passionate about politics.
Onun pasta tutkusu var.
- She has a passion for cake.
O, tutkularını bastırdı.
- He subdued his passions.
Şiir sadece azap değildir; şiir sevgidir. Sıcak ve şehvetli tutkudur; o, devrim, romantizm ve hassasiyettir.
- Poetry is not just torment; poetry is love. It is warm and sensual passion; it is revolution, romance and tenderness.
… to obtain the knowledge of some passion of the circle.