Yapman gereken tek şey bu kitabı ona uzatmak.
- All you have to do is to hand this book to him.
Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum.
- I intended to hand the paper to him, but I forgot to.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Tom hiç yüzemez. Diğer taraftan, o iyi bir beyzbol oyuncusudur.
- Tom can't swim at all. On the other hand, he is a good baseball player.
Onunla ustalıkla başa çıktın.
- You handled that deftly.
Aleti ustalıkla idare etti.
- He handled the tool skillfully.
Kalabalık kazananı coşkuyla alkışladı.
- The crowd gave the winner a big hand.
Tom elleriyle heyecanla alkışladı.
- Tom clapped his hands together excitedly.
Bir Yunan ile tokalaştığın zaman, parmaklarını say.
- When you shake hands with a Greek, count your fingers.
Elde beş parmak vardır.
- The hand has five fingers.
O yetenekli bir adam ama diğer taraftan o bizim hakkımızda çok soru soruyor.
- He is able man, but on the other hand he asks too much of us.
Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.
- The amateur singer won first in the talent show hands down.
O, eli cebinde kapının yanında duruyordu
- He was standing by the gate with his hand in his pocket.
Al. Bunu yanında taşı. İşine yarayabilir.
- Here. Take this with you. It might come in handy.
El yıkama, bakterileri kontrol etmek için bir yoldur.
- Hand washing is one way to control bacteria.
Tom'un sağ eli kontrol edilemez bir biçimde titremeye başladı.
- Tom's right hand began to shake uncontrollably.
Sana yardım edebilir miyim?
- Could I give you a hand?
Bana yardım edebilir misin?
- Could you lend me a hand?