an inanimate object, in distinction from a living being; any lifeless material

listen to the pronunciation of an inanimate object, in distinction from a living being; any lifeless material
İngilizce - Türkçe

an inanimate object, in distinction from a living being; any lifeless material teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

thing
{i} şey

Lütfen değerli şeyleri burada bırakmayın. - Please don't leave valuable things here.

Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var. - I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.

thing
{i} eşya

Lütfen eşyalarımı oldukları gibi bırakın. - Please leave my things as they are.

Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı. - Nobody could explain how the thing was made.

thing
{i} 1. şey, nesne: What's that thing? O ne? How do you start the thing? Bunu nasıl çalıştırıyorsun? Get that thing out of here this minute! Onu
thing
şey, nesne: What's that thing? O ne? How do you start the thing? Bunu nasıl çalıştırıyorsun? Get that thing out of here this minute! Onu
thing
matah
thing
kişi

Böyle bir şey olacak son kişi olduğunuzu düşündüm. - I thought you'd be the last person to do such a thing.

Yanlış şey yapan kişi bendim, sen değil. - I was the one who did the wrong thing, not you.

thing
gerekli şey
thing
olay

Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor. - We must not get angry at things: they don't care at all.

Tom olaylar hakkında biraz daha olumlu olmayı öğrense, büyük olasılıkla insanlar ondan biraz daha hoşlanır. - If Tom would learn to be a little more positive about things, people would probably like him a bit more.

thing
yaratık
thing
canlı

Tüm canlılar varlığın tek zincirine bağlıdırlar. - All living things are connected in one chain of being.

Eğer su olmasa canlılar yaşayamaz. - If it were not for water, no living things could live.

thing
nesne

İnsanlar sevilmek, nesneler ise kullanılmak için yaratılmıştı. Dünya kaos içinde, çünkü her şey karşıt. - People were created to be loved, things were created to be used. The world is in chaos, because everything is opposite.

Ben nesneleri sınıflandırmada iyi değilim. - I'm not good at classifying things.

thing
ihtiyaç

İhtiyaç duymadığım pek çok şeyim var. - I have so many things I don't need.

Tom ihtiyaç duymadığı birkaç şey satın aldı. - Tom bought a few things he didn't need.

thing
{i} konu

Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk. - We always talked about a lot of things after school.

Profesör Brown konuları çok iyi açıklıyor. - Professor Brown explains things very well.

thing
{i} kimse

Hiç kimse şimdiye kadar böyle bir şey görmedi. - No one ever saw such a thing.

Kimse bir defada iki şeyi yapamaz. - Nobody can do two things at once.

İngilizce - İngilizce
thing
an inanimate object, in distinction from a living being; any lifeless material

    Heceleme

    an in·a·ni·mate object, in dis·tinc·tion from a li·ving being; a·ny life·less ma·te·ri·al

    Telaffuz