Kader benim lehine döndü.
- Fate has turned in my favour.
O, kaderi ile yüzleşmeye hazırdı.
- She was ready to face her fate.
Kendi kaderinin kaptanısın.
- You are the master of your own destiny.
Kaderini değiştiremeyeceğini duydum.
- I've heard that you can't alter your destiny.
Son tanık mahkûmun kaderini belirledi.
- The last witness sealed the prisoner's fate.
Fadıl'ın yıkıcı kaderi sonunda gün ışığına çıktı.
- Fadil's devastating fate finally came to light.
Herkes aynı kaderi bekliyordu - ölüm.
- Everybody was waiting the same fate - death.
Belki ölüme meydan okumamalısın.
- Maybe you shouldn't tempt fate.