Bunlar özel durumlar.
- These are special circumstances.
Bu durumda siz ne yapardınız?
- What would you do in this circumstance?
Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
- Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
Şartları öğrenene kadar bir şey söyleyemezsin.
- You can't say anything till you know the circumstances.
Tom çok zor şartlar altında iyi bir iş yapıyor.
- Tom's doing a good job under very difficult circumstances.
O, kendini koşullara uydurdu.
- He adapted himself to circumstances.
Bu koşullar altında, iflas kaçınılmazdır.
- Under the circumstances, bankruptcy is inevitable.
O koşulları detaylı olarak açıkladı.
- He described the circumstances in detail.
Then another circumstance happened, which made a lasting impression on my memory, though I was but a small child.