an epitome

listen to the pronunciation of an epitome
İngilizce - Türkçe

an epitome teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

brief
{s} kısa

Ben onu öyle kısa bir sürede yapamam. - I cannot do it in such a brief time.

Bana kısaca ne olduğunu anlat. - Tell me, briefly, what happened.

brief
{s} kısa ve öz

Kısa ve özlü olacağım. - I'll be brief and concise.

Lütfen mümkün olduğu kadar kısa ve öz olmaya çalış. - Please try to be as brief as possible.

epitome
somut örnek
brief
{i} avukat tutma
epitome
{i} öz
brief
kısaca

Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin. - In brief, you should have accepted the responsibility.

Kısaca söylemek gerekirse, o, onun önerisini geri çevirdi. - To put it briefly, she turned down his proposal.

brief
(Politika, Siyaset) görev talimatı
brief
hulasa
epitome
ideal
brief
dava özeti
brief
{f} özetle

Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin? - Can you briefly sum up what was said at the meeting?

brief
don
brief
gerekli bilgiyi vermek
brief
ç.külot
brief
özet

Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin? - Can you briefly sum up what was said at the meeting?

Tom, Mary'ye planının kısa bir özetini verdi. - Tom gave Mary a brief outline of his plan.

brief
son talimatı vermek
brief
{s} özlü

Kısa ve özlü olacağım. - I'll be brief and concise.

brief
{i} belge

Tom evrak çantasını açtı ve birkaç belge çıkardı. - Tom opened his briefcase and pulled out a couple of documents.

brief
(Askeri) AYDINLATMAK, YÖN, ETMEK: Bak. "orient"
brief
{s} kısa. i., huk. davanın özeti
epitome
epitomist özet çıkaran veya hulasa eden kimse
epitome
özet/örnek
epitome
{i} simge
epitome
{i} özet
epitome
sivrilmiş veya zirveye ulaşmış kişi
Türkçe - Türkçe

an epitome teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

epitome
Bir kitabın kısaltılmış biçimi ve özellikle kısa tarih kitabı
epitome
Kısa tarih kitabı
İngilizce - İngilizce
brief
epitome
The height; the best
epitome
A representative example
epitome
a simplified representation
epitome
{n} better written
epitome
a brief abstract (as of an article or book)
epitome
a standard or typical example; "he is the prototype of good breeding"; "he provided America with an image of the good father"
epitome
a brief summary
epitome
the embodiment or encapsulation of
epitome
{i} summary, embodiment, archetype, exemplar
epitome
emphasis If you say that a person or thing is the epitome of something, you are emphasizing that they are the best possible example of a particular type of person or thing. Maureen was the epitome of sophistication. the epitome of sth the best possible example of something (from epitemnein , from epi- ( EPICENTER) + temnein )
epitome
A compact or condensed representation of anything
epitome
A work in which the contents of a former work are reduced within a smaller space by curtailment and condensation; a brief summary; an abridgement
an epitome

    Heceleme

    an e·pi·to·me

    Türkçe nasıl söylenir

    ın îpîtımi

    Telaffuz

    /ən əˈpətəmē/ /ən ɪˈpɪtəmiː/