an attack, a parry, or a riposte taken in the line of engagement

listen to the pronunciation of an attack, a parry, or a riposte taken in the line of engagement
İngilizce - Türkçe

an attack, a parry, or a riposte taken in the line of engagement teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

direct
yöneltmek
direct
{f} yönlendirmek

Trafik ışıkları trafiği yönlendirmek için kullanılır. - Traffic lights are used to direct traffic.

direct
yönetmek

Sami bir film yönetmek istiyordu. - Sami wanted to direct a film.

direct
direkt

Tom'a direkt bir emir verdim ama umursamadı. - I gave Tom a direct order, but he ignored it.

Tom Boston'a direkt uçuş aldı. - Tom took a direct flight to Boston.

direct
{f} idare etmek
direct
{s} kestirme

Tom'un kötü bir yön kestirme yeteneği var. - Tom has a poor sense of direction.

direct
adres yazmak gönderiye
direct
emretmek
direct
tereddütsüz
direct
yolu tarif etmek
direct
{f} komuta etmek
direct
{s} doğrudan doğruya

Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir. - Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.

Çıplak gözle güneşe doğrudan doğruya bakmamalısın. - You should never look directly at the Sun with the naked eye.

direct
{f} direktif vermek
direct
doğrultmak
direct
{s} direkt, doğrudan, dolaysız
direct
{s} açık

O, bu konuda açıktır. - He is very direct about it.

Umarım yol tariflerim açıktı. - I hope my directions were clear.

direct
(sıfat) direkt, doğru, doğrudan doğruya; dolaysız; kestirme; açık; anlaşılır; dürüst; güneş çevresinde doğudan batıya dönen
direct
duraklamadan
İngilizce - İngilizce
direct
direct-