O, ona biraz öğüt verdi.
- He gave her a piece of advice.
Bana iyi öğüt verdin.
- You've given me good advice.
Tom reçete şişesinden bir hap aldı ve onu ağzına koydu.
- Tom took a pill from the prescription bottle and put it in his mouth.
Bu reçeteyi eczanenize götürün.
- Take this prescription to your pharmacy.
Tom'un uyarınıza ihtiyacı yok.
- Tom doesn't need your advice.
Sana biraz tavsiye verebilir miyim?
- Can I give you a bit of advice?
Tavsiye sormaktan çekinme.
- Don't hesitate to ask for advice.
Sana küçük bir ücretsiz danışmanlık vereyim.
- Let me give you a little free advice.
O yasal danışmanlık almaya karar verdi.
- She decided to take legal advice.
Sami, Leyla'nın tavsiyesini dinleyecek kadar akıllıydı.
- Sami was smart enough to listen to Layla's advice.
Onun tavsiyesine uymamanız akıllıca oldu.
- It was wise for you not to follow his advice.
Tom Mary'ye fikir sormalıdır.
- Tom should ask Mary for advice.
Tom Mary'ye bazı pratik öneriler verdi.
- Tom gave Mary some practical advice.
Benim için daha fazla önerin var mı?
- Do you have any more advice for me?
Ben ona biraz nasihat vermeye çalıştım fakat o bana şiddetle kötü davrandı.
- I tried to give him some advice, but he just abused me violently.
Bana hem nasihat hem de para verdi.
- He gave me money as well as advice.
O, bilginin yanı sıra bana tavsiye verdi.
- She gave me advice as well as information.
Bana ne kadar fazla bilgi verirseniz size o kadar daha iyi tavsiye verebilirim.
- The more information you give me, the better the advice I can provide you.
Early to bed and early to rise is a prescription for a healthy lifestyle.
We may give advice, but we can not give conduct. — Franklin.
... And I just want to know what sort of advice would you give ...
... and thoughtful advice. ...