Bolluk içinde yaşıyor.
- She lives in abundance.
Bolluk zamanlarında kıtlık zamanlarını hatırla.
- In times of abundance, remember the times of famine.
Serveti nasıl dağıtacağın büyük bir sorundur.
- How to distribute abundance is a great problem.
Kitapta bir resim bolluğu var.
- There is an abundance of pictures in the book.
Isıtıcı sular, mercan resiflerine zarar verir ve birçok deniz türünün verimini, bolluğunu ve üretkenliğini değiştirir.
- Warmer waters harm coral reefs and alter the distribution, abundance, and productivity of many marine species.
It is lamentable to remember what abundance of noble blood hath been shed with small benefit to the Christian state. - Sir Walter Raleigh.