Sanırım John'un Jane ile olan ilişkilerini çok fazla okuyorsun.
- I think you're reading too much into John's relationship with Jane.
Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
- As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
Onların ikisi arasındaki ilişkiler nasıl gidiyor?
- How are relations between the two of them going?
O iki problem arasında herhangi bir yakınlık görmüyorum.
- I don't see any relation between the two problems.
O, onun uzak bir akrabasıdır.
- He is a distant relation of hers.
O onlarla akrabalığını bozdu.
- He broke relations with them.
En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
- Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.
- Tom isn't interested in a relationship.
Ciddi bir ilişki ile ilgilenmiyorum.
- I'm not interested in a serious relationship.