Ben proje hakkında fazlasıyla konuştum.
- I've spoken amply about the project.
George Bush'un fazlasıyla gösterdiği gibi, ABD başkanı olmak yalnızca bir nebze zeka gerektirir.
- As George Bush has amply demonstrated, being president of the U.S. requires only a modicum of intelligence.
Trenimizi yakalamak için bol zamanımız var.
- We have ample time to catch our train.
Niçin bol zaman olduğunu söylemeyi sürdürüyorsun?
- Why do you keep saying there's ample time?
On milyon yen proje için yeterli olacaktır.
- Ten million yen will be ample for the project.
Bu ürün için geniş bir pazar var.
- There is an ample market for this product.
Çatı katında geniş bir oda var.
- There's ample room in the attic.
Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
- Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
Tom Mary'ye yeterince teşekkür etmedi.
- Tom didn't thank Mary sufficiently.