Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.
Eğer yanlış yaparsam beni düzelt
- Correct me if I am wrong.
Bir insanı öyle kandırmak haksızlık.
- It's wrong to trick people like that.
Ona haksızlık ettiğimi düşünüyor.
- She thinks that I wronged her.
Ülke yanlış yolda ilerliyor.
- The country is headed on the wrong track.
Tom yanlış yoldan gitti.
- Tom went the wrong way.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
- He accused us of wronging him.
Tom yatağın ters tarafından kalktı ve bütün gün suratsızdı.
- Tom got up on the wrong side of the bed and has been grouchy all day.
Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir.
- Many people think that sponge cake is difficult to bake, but if you use enough eggs, nothing can really go wrong.
Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
- Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.
Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
- There's nothing physically wrong with him.