Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
- After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
Tamam, pekala, Willie nihayet kabul etti.
- Well, OK, Willie finally agreed.
Tom sonunda kendi bilgisayarına ücretsiz bir veritabanı uygulamasını yüklemeyi anladı.
- Tom eventually figured out how to install a free database application on his computer.
Her zaman Tom ve Mary'nin sonunda evleneceklerini düşündüm.
- I always thought that Tom and Mary would eventually get married.
Fadıl en sonunda İslam'a geçti.
- Fadil eventually converted to Islam.
Polis en sonunda Tom'u yakaladı.
- The police eventually arrested Tom.
Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı.
- Tom and Mary were finally completely alone.
Ken, temmuz ayının sonunda Amerika Birleşik Devletleri'ne gidiyor.
- Ken is going to the United States at the end of July.
O geçen ayın sonunda Paris'e gitti.
- She left for Paris at the end of last month.
Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
- Tom eventually did everything we asked him to do.
Nihayet evlendi onunla.
- He eventually married her.
Tom nihayet istifa etti.
- Tom eventually resigned.
Sonuçta, o şiddet suçu sebebiyle beş yıl hapis yatmıştı.
- Eventually, he was sentenced to five years in prison for the violent crime.
Tom'un sonuçta Mary'ye elmas bir yüzük alması için yeterli parası olmalıydı.
- Tom should eventually have enough money to buy Mary a diamond ring.
The boy stood on end.
- Der Junge stand am Ende.
At the end of the class, the teacher said, That's enough for today.
- Am Ende des Unterrichts sagte der Lehrer: Genug für heute.
He always says, only kidding! at the end.
- Er sagt immer am Ende: „War nur ein Spaß.“