Tamam, pekala, Willie nihayet kabul etti.
- Well, OK, Willie finally agreed.
Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
- After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
Tom'un sonunda bir ameliyata ihtiyacı olacak.
- Tom will eventually need an operation.
Her zaman Tom ve Mary'nin sonunda evleneceklerini düşündüm.
- I always thought that Tom and Mary would eventually get married.
Fadıl en sonunda İslam'a geçti.
- Fadil eventually converted to Islam.
Polis en sonunda Tom'u yakaladı.
- The police eventually arrested Tom.
Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı.
- Tom and Mary were finally completely alone.
Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.
- There will be an economic crisis at the end of this year.
Eczane yolun sonunda.
- The drugstore is at the end of this road.
Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
- Tom eventually did everything we asked him to do.
Tom nihayet istifa etti.
- Tom eventually resigned.
Nihayet serbest bırakıldım.
- I was eventually released.
Sonuçta, o şiddet suçu sebebiyle beş yıl hapis yatmıştı.
- Eventually, he was sentenced to five years in prison for the violent crime.
Sonuçta işler değişti.
- Things eventually changed.
The boy stood on end.
- Der Junge stand am Ende.
He always says, only kidding! at the end.
- Er sagt immer am Ende: „War nur ein Spaß.“
At the end of the class, the teacher said, That's enough for today.
- Am Ende des Unterrichts sagte der Lehrer: Genug für heute.