altından teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- golden
He gave me a golden luxury watch.
- O bana altından yapılmış lüks bir saat erdi.
The princess rode in a golden carriage.
- Prenses altından yapılmış bir arabaya bindi.
- under
Maru crawled out from under the table.
- Maru emekleyerek masanın altından geçti.
A cat appeared from under the desk.
- Masanın altından bir kedi çıktı.
- below
- beneath
- underneath
- alt
- lower
My lower left back tooth hurts.
- Benim sol alt arka dişim ağrıyor.
Tom squatted down to put something on the lower shelf.
- Tom alt rafa bir şey koymak için çömeldi.
- alt
- {i} base
Alchemists tried to transmute base metals into gold and silver.
- Simyagerler adi metalleri altına ve gümüşe dönüştürmeye çalıştılar.
The philosopher's stone was a legendary substance capable of turning base metals into gold.
- Felsefe taşı baz metalleri altına dönüştürebilen efsanevi bir maddeydi.
- altından geçen su ile çalışan
- undershot
- altından girip üstünden çıkmak
- to squander, to blow
- altından girip üstünden çıkmak
- to squander, spend (a fortune) recklessly
- altından kalkamamak
- 1. to be unable to carry (something) through to completion. 2. not to be able to protect oneself (from a difficulty)
- altından kalkmak
- to overcome, to surmount
- altından kalkmak
- to carry out (something) successfully
- altından ne çıkacak bilinmez
- (Konuşma Dili) The outcome is uncertain
- altından çapanoğlu çıkmak
- to have a troublesome complication appear
- alt
- under
These games are listed under the adult category.
- Bu oyunlar yetişkin kategorisi altında listelenmiş.
They sat under a tree.
- Bir ağacın altına oturdular.
- alt
- below
- alt
- low
Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water.
- Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir.
My lower left back tooth hurts.
- Benim sol alt arka dişim ağrıyor.
- cilt altından
- subcutaneously
- deri altından
- subcutaneously
- alt
- foot
They were playing footsie under the table.
- Onlar masa altından ayakla birbirlerini taciz ediyorlardı.
The footnotes are at the bottom of the page.
- Dipnotlar sayfanın alt kısmındadır.
- alt
- inferior
For that reason, temporary workers are working under inferior conditions.
- Bu yüzden, geçici işçiler kötü şartlar altında çalışıyorlar.
- alt
- sub
Hundreds of fields were submerged in the flood.
- Yüzlerce alan sel suları altında kaldı.
Don't change sentences that are correct. You can, instead, submit natural-sounding alternative translations.
- Doğru olan cümleleri değiştirmeyiniz. Bunun yerine, doğal-görünen alternatif çeviriler önerebilirsiniz.
- alt
- infra
Maglev trains require expensive infrastructure.
- Maglev trenleri pahalı bir altyapı gerektirir.
She wants to invest in our company's infrastructure.
- O bizim şirketimizin altyapısına yatırım yapmak istiyor.
- alt
- sub-
- alt
- hypo-
- alt
- humble
- alt
- {i} bottom
Sign at the bottom, please.
- Alt tarafı imzalayın lütfen.
I live on the bottom floor.
- Ben alt katta yaşıyorum.
- alt
- subcategories
- alt
- subsite
- alt
- subsections
- alt
- subdirectory
- alt
- the bottom of
- alt
- to lower
- alt
- subtypes
- alt
- the lower
- alt
- buttom
- alt
- to sub
- alt
- subnets
- ALT
- alt
- Köprünün altından çok sular aktı
- A lot of water has flowed under the bridge
- aba altından değnek göstermek
- to use an iron hand in a velvet glove
- aba altından değnek göstermek
- to show the iron hand beneath the velvet glove, speak softly but carry a big stick
- alt
- the farther
- alt
- subordinate
- alt
- the space beneath
- alt
- nether
- alt
- lower part
- alt
- underside
- alt
- subaltern
- alt
- bottom , child , sub
- alt
- lower, inferior, under, bottom; bottom, underside, underneath
- alt
- under, beneath, below (with a personal suffix and a case ending)
- alt
- underneath
The mouse ran underneath the bed.
- Fare yatağın altına kaçtı.
The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
- Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
- alt
- continuation, the rest
- alt
- buttocks, rump, bottom
- alt
- hypo
- alt
- upset
You've upset my life.
- Hayatımı alt üst ettin.
That upset all our plans.
- O, bütün planlarımızı alt üst etti.
- başının altından çıkmak
- to be sb's doing, to be at the bottom of sth
- başının altından çıkmak
- (for a plot) to be hatched out in (someone's) head; to be caused (by)
- bıyık altından gülerek
- tongue in cheek
- bıyık altından gülmek
- lough in one's sleeve
- bıyık altından gülmek
- to laugh up one's sleeve
- bıyık altından gülmek
- (deyim) laugh up one's sieve
- bıyık altından gülmek
- laugh up one's sleeve
- ceza olarak geminin altından geçirmek
- keelhaul
- değirmen taşının altından diri çıkar
- (Konuşma Dili) He always lands on his feet
- el altından
- underhandedly, secretly, clandestinely
- el altından
- under the counter
- el altından olan
- backstairs
- el altından yapılan
- back door
- el altından yapılan tesir
- back influence
- hangi taşı kaldırsan, altından çıkar
- (Konuşma Dili) 1. He has an opinion about anything you mention. 2. He has a finger in every pie
- her işin altından kalkar
- resourceful
- köprünün/lerin altından çok su/sular aktı/geçti
- (Konuşma Dili) Many things have changed since then
- saman altından
- (deyim) under the counter
- saman altından su yürütmek
- do something secretly
- saman altından su yürütmek
- (deyim) have a card up one's sleeve
- saman altından su yürütmek
- to act on the sly, to do sth secretly
- saman altından su yürütmek
- act on the sly
- saman altından su yürütmek
- to be as sly as a fox, be extremely crafty and devious
- saman altından su yürütmek
- (deyim) do things under the rose
- yükün altından kalkmak
- 1. to succeed in doing a difficult task, carry out a hard job successfully. 2. to repay a kindness or favor