An unknown number of victims may be trapped beneath the rubble.
- Kurbanların bilinmeyen sayısı moloz altında kalmış olabilir.
Europa and Enceladus are thought to have an ocean of liquid water beneath their surface.
- Europa ve Enceladus'un, yüzeylerinin altında sıvı sudan oluşan bir okyanusa sahip oldukları düşünülmektedir.
Some wild cats live under my neighbor's house.
- Bazı vahşi kediler komşumun evinin altında yaşarlar.
Is the cat on the chair or under the chair?
- Kedi, sandalyenin üstünde mi yoksa altında mı?
Your marks were well below average this term.
- Bu dönem notların ortalamanın oldukça altında.
We saw the sun sink below the horizon.
- Biz ufkun altında güneşin batışını gördük.
Tom crawled underneath the bed.
- Tom yatağın altında süründü.
I found the key underneath the mat.
- Anahtarı paspasın altında buldum.
I won't take this lying down.
- Bunun altında kalmayacağım.
He laid down by the wayside and took a nap under a tree.
- O yol kenarına uzandı ve bir ağacın altında biraz kestirdi.
Hundreds of fields were submerged in the flood.
- Yüzlerce alan sel suları altında kaldı.
Subways run under the ground.
- Metrolar yerin altında gider.
The lower lip is bigger than the upper lip.
- Alt dudak, üst dudaktan daha büyüktür.
I have a bad pain in my lower back.
- Sırtımın alt tarafında berbat bir ağrım var.
The philosopher's stone was a legendary substance capable of turning base metals into gold.
- Felsefe taşı baz metalleri altına dönüştürebilen efsanevi bir maddeydi.
Alchemists tried to turn base metals such as lead into gold.
- Simyagerler kurşun gibi baz metalleri altına dönüştürmeye çalıştı.
These games are listed under the adult category.
- Bu oyunlar yetişkin kategorisi altında listelenmiş.
They sat under a tree.
- Bir ağacın altına oturdular.
I think Tom did that subconsciously.
- Sanırım Tom bunu bilinç altında yaptı.
I have a bad pain in my lower back.
- Sırtımın alt tarafında berbat bir ağrım var.
My lower left back tooth hurts.
- Benim sol alt arka dişim ağrıyor.
The footnotes are at the bottom of the page.
- Dipnotlar sayfanın alt kısmındadır.
They were playing footsie under the table.
- Onlar masa altından ayakla birbirlerini taciz ediyorlardı.
For that reason, temporary workers are working under inferior conditions.
- Bu yüzden, geçici işçiler kötü şartlar altında çalışıyorlar.
Hundreds of fields were submerged in the flood.
- Yüzlerce alan sel suları altında kaldı.
Tom likes to read English subtitles while watching movies in English.
- Tom İngilizce filmler izlerken İngilizce altyazıları okumayı sever.
Our country's infrastructure is fragile, and it may collapse entirely if it suffers an economic shock.
- Ülkemizin altyapısı kırılgandır ve ekonomik bir şok geçirirse tamamen çökebilir.
She wants to invest in our company's infrastructure.
- O bizim şirketimizin altyapısına yatırım yapmak istiyor.
Sign at the bottom, please.
- Alt tarafı imzalayın lütfen.
Tom got some chewing gum stuck on the bottom of his shoe.
- Tom'un ayakkabısının altında sıkışmış biraz sakız var.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
- Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
I work best under pressure.
- Ben en iyi baskı altında çalışırım.
Do not search for a calf under an ox.
The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
- Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
The mouse ran underneath the bed.
- Fare yatağın altına kaçtı.
The office has been topsy-turvy since the merger upset everything.
- Birleşme her şeyi bozduğundan beri ofis altüst oldu.
Tom is going to be upset if Mary doesn't do that.
- Mary onu yapmazsa Tom altüst olacak.
Please keep this book at hand.
- Lütfen bu kitabı el altında tutun.
Always have your dictionary close at hand.
- Daima sözlüğünü el altında bulundur.