altına teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- under
They sat under a tree.
- Bir ağacın altına oturdular.
Underneath we wrote the names of the students in our class.
- Altına bizim sınıftaki öğrencilerin adlarını yazdık.
- underneath
Tom looked underneath the table.
- Tom masanın altına baktı.
The mouse ran underneath the bed.
- Fare yatağın altına kaçtı.
- sub
It is important that a lawyer should leave no stone unturned even on minor points and harp on the same subject to achieve a break through in an impasse.
- Bir avukatın zor bir durumda küçük konularda bile her taşın altına bakması ve aynı konuda sonuca ulaşmak için ısrarla belirtmesi önemlidir.
The philosopher's stone was a legendary substance capable of turning base metals into gold.
- Felsefe taşı baz metalleri altına dönüştürebilen efsanevi bir maddeydi.
- down there
- down
I put down a rug under my desk.
- Masamın altına bir kilim koydum.
Tom bent down and looked under the bed.
- Tom eğildi ve yatağın altına baktı.
- beneath
- down below
The thermometer went down below zero.
- Termometre sıfırın altına düştü.
- under, underneath, beneath
- sub-
- manda altına almak
- mandate
- alt
- lower
My lower left back tooth hurts.
- Benim sol alt arka dişim ağrıyor.
The lower lip is bigger than the upper lip.
- Alt dudak, üst dudaktan daha büyüktür.
- alt
- {i} base
The philosopher's stone was a legendary substance capable of turning base metals into gold.
- Felsefe taşı baz metalleri altına dönüştürebilen efsanevi bir maddeydi.
Alchemists tried to turn base metals such as lead into gold.
- Simyagerler kurşun gibi baz metalleri altına dönüştürmeye çalıştı.
- altına yazmak
- subscribe
- altına yapmak
- piss oneself
- altına yapmak
- piss yourself
- altına almak
- wrestling to throw (one's opponent) down
- altına etmek
- to shit oneself
- altına etmek
- to soil or wet one's clothes or bed
- altına girmek
- fall under
- altına giymek
- underdress
- altına hücum
- gold fever
- altına hücumda kalifoniya'ya giden kimse
- Argonaut
- altına hücumda kalifoniya'ya giden kimse
- forty niner
- altına işeme
- bed-wetting
- altına kaçırmak
- to mess one's clothes, to piss oneself, to shit oneself
- altına kaçırmak
- to wet or soil one's clothes a little
- altına koymak
- underlay
- altına koyulan şey
- underlay
- altına yapmak
- to soil one's bed or clothes
- altına yazmak
- underwrite
- altına yerleştirmek
- underlay
- altına çevrilemeyen
- inconvertible
- altına çizgi çizmek
- underscore
- alt
- under
These games are listed under the adult category.
- Bu oyunlar yetişkin kategorisi altında listelenmiş.
The young woman under that tree looks sad.
- Şu ağacın altındaki genç kadın üzgün görünüyor.
- kayıt altına almak
- chain
- alt
- below
- alt
- low
The lower lip is bigger than the upper lip.
- Alt dudak, üst dudaktan daha büyüktür.
My lower left back tooth hurts.
- Benim sol alt arka dişim ağrıyor.
- bilinç altına ait
- (Tıp) submental
- boyunduruk altına alma
- yoking
- boyunduruk altına almak
- subdue
- disiplin altına almak
- discipline
- düzen altına almak
- organize
- düzen altına almak
- straighten up
- garanti altına alma
- secure
- garanti altına alma
- guarantee
- garanti altına almak
- guarantee
- güven altına almak
- secure
- hüküm altına almak
- ensure
- koltuk altına ait
- (Anatomi) axillar
- kordon altına alınmış
- cordoned
- muhafaza altına almak
- guard
- muhafaza altına almak
- protect
- neyin altına
- (Bilgisayar) below
- alt
- foot
They were playing footsie under the table.
- Onlar masa altından ayakla birbirlerini taciz ediyorlardı.
The footnotes are at the bottom of the page.
- Dipnotlar sayfanın alt kısmındadır.
- alt
- inferior
For that reason, temporary workers are working under inferior conditions.
- Bu yüzden, geçici işçiler kötü şartlar altında çalışıyorlar.
- alt
- sub
Don't change sentences that are correct. You can, instead, submit natural-sounding alternative translations.
- Doğru olan cümleleri değiştirmeyiniz. Bunun yerine, doğal-görünen alternatif çeviriler önerebilirsiniz.
It is important that a lawyer should leave no stone unturned even on minor points and harp on the same subject to achieve a break through in an impasse.
- Bir avukatın zor bir durumda küçük konularda bile her taşın altına bakması ve aynı konuda sonuca ulaşmak için ısrarla belirtmesi önemlidir.
- alt
- infra
Crossrail is one of Europe's largest infrastructure construction projects.
- Crossrail, Avrupa'nın en büyük altyapı inşaatı projelerinden biridir.
Climate change, civil war, financial hardship, and infrastructural chaos have all caused turmoil in this country.
- İklim değişimi, iç savaş,finansal zorluk ve altyapısal kaosun hepsi bu ülkede karışıklığa neden olmuştu.
- alt
- sub-
- alt
- hypo-
- alt
- humble
- alt
- {i} bottom
Tom sat at the bottom of the stairs wondering what he should do next.
- Tom daha sonra ne yapması gerektiğini merak ederek merdivenlerin alt kısmında oturdu.
Tom got some chewing gum stuck on the bottom of his shoe.
- Tom'un ayakkabısının altında sıkışmış biraz sakız var.
- alt
- subcategories
- alt
- subsite
- alt
- subsections
- alt
- subdirectory
- alt
- the bottom of
- alt
- to lower
- alt
- subtypes
- alt
- the lower
- alt
- buttom
- alt
- to sub
- alt
- subnets
- baskı altına almak
- suppress
- gururunu ayaklar altına almak
- Trample the dignity of
- himayesi altına almak
- to get under the auspices
- onurunu ayaklar altına almak
- Trample the dignity of
- ALT
- alt
- Düşman Hava Savunmasının Baskı Altına Alınması
- (Askeri) suppression of enemy air defenses
- abluka altına almak
- to blockade
- alt
- the farther
- alt
- subordinate
- alt
- the space beneath
- alt
- nether
- alt
- lower part
- alt
- underside
- alt
- subaltern
- alt
- bottom , child , sub
- alt
- lower, inferior, under, bottom; bottom, underside, underneath
- alt
- under, beneath, below (with a personal suffix and a case ending)
- alt
- underneath
The mouse ran underneath the bed.
- Fare yatağın altına kaçtı.
The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
- Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
- alt
- continuation, the rest
- alt
- buttocks, rump, bottom
- alt
- hypo
- alt
- upset
The office has been topsy-turvy since the merger upset everything.
- Birleşme her şeyi bozduğundan beri ofis altüst oldu.
Tom is going to be upset if Mary doesn't do that.
- Mary onu yapmazsa Tom altüst olacak.
- ateş altına almak
- shoot up
- ayaklar altına almak
- trample
- ayaklar altına almak
- to trample on sb/sth
- ayaklar altına almak
- to trample on, disregard
- ayakını altına almak
- to sit on one's leg
- ayakının altına almak
- 1. to beat, give a beating (to), thrash. 2. to ignore, transgress, violate. 3. to push aside (something useful)
- ayakının altına karpuz kabuğu koymak
- to scheme to get (someone) fired
- ayağının altına almak
- to give a beating, to trash
- ayağının altına karpuz kabuğu koymak
- to undermine sb's position
- ağızına bir zeytin verip altına/ardına bir tulum tutmak
- to do a small favor and expect a big return
- bayrak altına
- (deyim) under the flag
- borcu teminat altına almak
- (Ticaret) collateralize
- boyunduruk altına girmek
- pass under the yoke
- boyunduruku altına girmek
- to get oneself into a position of complete subservience to (someone), be at (someone's) beck and call
- buyruku altına girmek
- to be put under the command (of)
- bıçak altına yatmak
- colloq . to have an operation
- disiplin altına almak
- regiment
- disiplin altına almak
- to discipline
- disiplin altına alınmamış
- nonregimented
- egemenliği altına almak niyet ve iradesinin varlığı
- (Hukuk) animus occupandi
- elbise altına giyilen slip
- petticoats
- elini taşın altına koymak
- assume responsibility
- elini taşın altına sokmak
- assume responsibility
- emniyet altına almak
- to protect, secure
- emniyet altına almak
- to make safe, to secure
- etki altına alınabilirlik
- suggestibility
- göt altına gitmek
- to get screwed up for nothing
- göt altına gitmek
- get screwed up for nothing
- göz altına alma
- (Hukuk) detention
- gözetim altına alma
- detainer
- gülmekten altına işemek
- to piss oneself laughing
- güvence altına almak
- to secure
- hacir altına almak
- to put (an incompetent person) under the care of a guardian; to appoint a caretaker for the goods of (an incompetent or imprisoned person)
- haciz altına almak
- to sequester, sequestrate
- hakimiyeti altına almak
- domineer
- hasır altına gitmek
- colloq . to be shelved and forgotten
- hayvanların altına serilen talaş
- litter
- hiçbir devletin egemenliği altına girmemiş ülkeler
- (Hukuk) territorium nullius
- hükmü altına alma
- subjection
- idaresi altına girmek
- come under
- inhisar altına almak
- to monopolize
- kanadı altına almak
- to take under one's protection
- kanatı altına almak
- to take (someone) under one's wing
- kanatı altına sığınmak
- to take refuge under the wing of
- karantina altına almak
- to quarantine, to put in quarantine
- karar altına almak/a bağlamak
- to make a decision about
- kayıt altına girmek
- to become bound by restrictions
- kilit altına almak
- to lock up, put under lock and key
- kontrol altına almak
- smother
- kontrol altına almak
- to get (a fire, an epidemic, inflation, etc.) under control
- kordon altına almak
- cordon something off
- kordon altına almak
- cordon off
- kordon altına almak
- cordon
- kordon altına almak
- to cordon sth off
- kordon altına almak
- to cordon off
- koruma altına alınmış arazi
- park
- koruması altına almak
- have a charge of
- kuşatma altına almak
- to lay siege to
- kuşatma altına almak
- lay siege to
- matbaada formların altına basılan rakam
- signature mark
- muhafaza altına almak
- 1. to guard, protect, safeguard. 2. to put (something) in safekeeping
- muhafaza altına almak
- to protect, to guard
- müşahede altına almak law
- to put (a suspect) under psychiatric observation
- nezaret altına almak
- to take under surveillance
- nikâhı altına almak
- to marry, take (a woman) to wife: Onu nikâhım altına aldım. I took her to wife
- okkanın altına gitmek
- bear the brunt
- okkanın altına gitmek
- to be the victim; to bear the brunt of it
- onun altına
- thereunder
- patentinin altına almak
- to gain control over (someone), get (someone) under one's sway
- sakalının altına girmek
- to ingratiate oneself with (and acquire influence over) (someone)
- satır altına
- below the line
- silah altına almak
- to call to arms, to mobilize
- silah altına alınmak
- to be called into military service
- silâh altına almak
- mobilize
- silâh altına almak
- recruit
- silâh altına almak
- call up
- sıkı disiplin altına alma
- regimentation
- taahhüt altına girmek
- be committed
- tekel altına almak
- monopolize
- tekel altına alınmış
- monopolized
- tekeli altına almak
- to monopolize
- yöresel idare altına sokmak
- communalize
- yük altına girmek
- to take on a burdensome or difficult task, obligation, or responsibility
- zapturapt altına almak
- 1. to secure discipline in (a place). 2. to secure law and order in, secure order in (a place)
- çenenin altına sıkıştırmak
- chin