Ben zaten iki saattir buradayım.
- I've already been here two hours.
O zaten varmış olmalı.
- He should have arrived already.
Halihazırda daha iyi hissediyorum.
- I already feel much better.
Tuhaf değil mi? Biz çoktan varmış olmalıydık.
- Odd, isn't it? We should have already arrived.
Ben istasyona vardığımda, tren çoktan hareket etmişti.
- The train had already started when I got to the station.
Tim'i bulamıyorum, o önceden gitti mi?
- I can't find Tim. Has he gone already?
Önceden kitabı okudun?
- You've already read the book?
Annesi işten eve zaten dönmüştü ve hazırlanmış akşam yemeğini yedi.
- His mother was already home from work and had supper prepared.
Zaten işte olman gerekmiyor mu?
- Shouldn't you be at work already?
Tom daha önce karar verdi.
- Tom has already made up his mind.
Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
- The student has already solved all the problems.
Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
- My son can already count up to one hundred.
O iki yaşında, ama şimdiden 100'e kadar sayabiliyor.
- She is two years old, but she can already count to 100.
Önceden biletinizi aldınız mı?
- Have you already bought your ticket?
Sanırım önceden bir bilet aldın.
- I suppose you've already bought a ticket.
Kuzenim halen dört yaşında.
- My cousin is already four years old.
Tom neden onu halen yapmadı?
- Why hasn't Tom already done that?
Are you quitting already?.
Enough already! Be quiet already!.
It was already dusk, and the lamps were just being lighted as we paced up and down in front of Briony Lodge, waiting for the coming of its occupant. —Doyle.
... Because our energy is low cost, that are already beginning to come back because of our abundant ...
... already an expert in this story. ...