Onlar her ay 247.32 euroluk bir ödenek alırlar.
- They receive an allowance every month which is €247.32.
Tom anne ve babasından aldığı harçlıkla yaşıyor.
- Tom is living on an allowance from his parents.
Onun yaşına göre harçlık vermelisin.
- You should make allowances for her age.
Onun deneyimsizliğini hesaba katmalısın.
- You must make allowance for his inexperience.
Onun tecrübe eksikliğini hesaba katmalısın.
- You must make allowance for his lack of experience.
Avukat yargıca suçlananların yaşlarını göz önünde tutmasını rica etti.
- The lawyer asked the judge to make allowance for the age of the accused.
Cep harçlığını yararsız şeylere harcama.
- Don't waste your allowance on useless things.
Avansımın yarısını sana vereceğim.
- I'll give you half my allowance.
I can give the boy a handsome allowance. -- William Makepeace Thackeray.
After making the largest allowance for fraud. -- Thomas Babington Macaulay.